Üç kişi giyotinle idama mahkûm olur. Bunlardan biri papaz, biri hâkim, biri de fizikçi.

İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır. Başını giyotinin altına yerleştirir ve sorarlar:
– Son sözün nedir?
Der ki:
– Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır.

Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. 

Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:
-Onu serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur.

Böylece papaz idam edilmekten kurtulur. Sıra hâkime gelir, ona da sorarlar:

-Demek istediğin en son söz nedir?
Der ki:
-Ben papaz gibi Allah’a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum.

Giyotini indirirler, giyotin hâkimin de boynuna birkaç santim kala durur...
Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:

-Adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.

Böylece hâkim de boynunun kesilmesinden kurtulur...

Sıra fizikçiye gelir. Ona da Son sözünü söyle derler

Der ki:
Ben ne Allah’a inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hâkim..Bildiğim tek şey şudur: Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.

Görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar..

Toplumdaki "düğümler" ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!

Gerçeğe talip olanlar, bedel ödemeyi göze almalıdır..

Son söz: “Çoğunluğun iradesi, diğer insanlar üzerinde baskı yapabilir; gücün çoğunluk tarafından kötüye kullanılmasının önlenmesi gereklidir. ‘Çoğunluğun tiranlığı’ topluma karşı bir kötülüktür ve toplum buna karşı korunmalıdır.”
John Stuart Mill

Not 1: Konut kredisi faizi %2.19'a çıktı. 120 ayda bile 1 milyon TL'nin aylık taksidi 23.657 TL.
Sonucunda şimdi konut satmak isteyenler patır kütür fiyatları düşürüyor. Diğerleri fiyatları yükseltip konutun turşusunu kurabilir.
7 milyon TL yerine 100 milyon TL yazın, tam fantazi olsun.

Bence konutu satanların en az yarısı fantazi yapıyor. İşleri yok, bari evi satılığa çıkarayım gelen telefonlara cevap veririm vakit geçer diyorlar.

Döviz kurunda sıçrama ile birlikte konut fiyatlarının tepkisi önemli.
Bu kur farkı bitmiş konut satış fiyatlarına yansımazsa Lizbon'da villa fiyatına Bağcılar'da daire alan, İtalya'da fabrika fiyatına Etiler'de daire alanlar şapa oturmaya başlamış demektir.

Not 2: Tuvalet kağıdından +KDV yerine borsadaki kağıtlarda alım satımdan %0.5 vergi alınsa bu vergilere gerek kalmazdı.
Bir kişi senede 1'den fazla araba almışsa arabanın ÖTV'si kadar satım vergisi alınsa kimse stok yapamazdı, gelir de olurdu.
Düşük gelirlilere yüklenmek çözüm değil.

Not 3: Erdoğan çok iyi bir siyaset bilimci. Bu işin ustası Demirel'e fark atacak kadar iyi olabilir.
Seçim ve seçim sonrası muhalefeti darma dağın ettikten sonra muhalif ekonomist, ekonomi profesörleri ve ekonomi gazetecilerini de Yeni Şafak'ta köşe yazısı yazacak ayara getirdi.

Not 4: Türkiye'nin ödemeler dengesindeki tıkanma sıcak para ile çözülmez.
Sorunlar yapısal ve çok daha büyük. Üstelik tuşların hepsine basıp, daha karmaşık bir sorun yumağı oluşturuldu.
Sıcak para ile dönemeyeceği gibi, sıcak para da negatif rezervli bir ülkeye hemen gelmez.

Not 5: Uzaya çıkan Türk astronot ve Houston arasındaki konuşma:
- Alo Hüso?
+  Houston diyelim efendim.
- Artık neysen bir problem var.
+ Nedir?
- Mekikte sigara içilmez yazıyordu ben de dışarı çıktım, şimdi uzayda bağlantısız geziyorum.
+ Son sigaranı da yak o zaman.

Not 6: Daron Acemoğlu 'İnşaat teknolojik gelişme değil, yolsuzluk getiriyor' demişti.
Türkiye'nin mega inşaattan çıkabilmesi mümkün değil. Kanal İstanbul mega inşaatın tabutta rövaşatası.

Not 7: Konut fiyatlarını yükseltin efendiler, patlayıncaya kadar yükseltin.
Sonu ABD'nin 2008'de yaşadığı kriz olacak, ödenebilirliğin bir limiti var.

Not 8: TCMB'ye uzun yıllarını vermiş onlarca uzman varken, bunların bankadan ayrılması dert edilmezken, kuruma ve/veya ülkeye yabancı kişilerin kurtarıcı olarak tepeden indirilmesinin ne derece doğru olduğu sorusunu akla getiriyor.

Not 9: "Faiz zengini daha zengin yapar" diyerek TL mevduatın yıllık getirisi enflasyonun iyicene altına indirildi. Sonuç?
Bir yıl dolmadan ikiye katlayan döviz ve altın, 3 ayda yaklaşık yüzde 50 yükselen borsa, uçup giden konut ve otomobil fiyatları.
Zenginler daha fakir mi oldu şimdi?

Not 10: TCMB'de çalışmaya başladıktan kaç yıl sonra Başkan oldular?
Serdengeçti  21
Yılmaz  26
Başcı  8
Çetinkaya  4
Uysal  3
Ağbal  0
Kavcıoğlu 0
Hafize Erkan 0

Not 11: Gayrimenkul ve otomobil fiyatlarına bakıp, TL cinsi tasarruflarının dolar karşılığını hesaplayıp, "Son 3-4 ayda en az 10 yıl geri gittim. Onca çalışma, çabalama boşa gitti" diyen geniş bir 30+ yaşında kitle var.

Not 12: - Seçimi neden kaybettiniz?
+ İlk turda Erdoğan da kaybetti. Köylerden oy alamadık.
- Daha güçlü adaylar varken neden aday oldunuz?
+ Altılı Masa beni seçti.
- Kurultayda aday mısınız?
+ Delegeler karar verecek.
- Beş yıl seçim yok.
+ Belli olmaz. Belki erken seçim olur.

Not 13: "Daireyi 5,750,000'e satarım; 20 bin lira kira vererek oturmaya devam ederim" diyor. Parayı vadeliye yatırırsa ayda en az ₺120 bin faiz alacak. Evin değeri ayda 100 bin liradan fazla artarsa alıcı, artmazsa satıcı kârlı çıkacak.

Not 14: Araplar saç ektirmeye, Bulgarlar saç tıraşı olmaya geliyor. Türk vatandaşları da berbere para vermemek için BİM'den tıraş makinası alıyor.

Not 15: Hak edilmemiş konfor çürümeyi tetikler..

Not 16: Peki, herkes enflasyondan, hayat pahalılığından şikâyetçi mi? Vatandaş şikâyetçi, bu kesin. Ya iş dünyası? Yaptıkları açıklamalara bakarsanız onlar da şikâyetçi. Ama iş insanlarının sözlerinin yerine onların sahip oldukları şirketlerin finansal tablolarına bakınca, aslında pek de şikâyetçi olmalarını gerektirmeyen verilerin mevcut olduğunu görürsünüz. İyi para kazandıkları gayet net bir biçimde ortada.
Merkez Bankası'nın yayınladığı son raporda, enflasyonunun artmasına neden olan unsurlardan bahsedilirken öncelikle vatandaşın “çok para harcaması(onlar bunu güçlü yurtiçi talep olarak adlandırıyor), maliyetlerdeki artışlar, hizmet enflasyonun katılığı ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı sıralıyor.
Talep, maliyetlerdeki artış filan. Bunlar hep konuşuluyor. Peki, “fiyatlama davranışı” ne ola ki? Bunun üzerinde pek konuşulduğu görülmüyor.
Raporda yedi yerde “fiyatlama davranışı” ifadesi geçiyor. Mesela bir yerde “enflasyon belirsizliğinin de yüksek olması fiyatlama davranışı kanalı üzerinden enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaktadır” denilirken, başka bir yerde “Türkiye’deki kur geçişkenliğinin ithal girdi kullanım oranının ima ettiği maliyet artışlarından daha yüksek gerçekleşebildiği…” deniliyor. Bunlar ne anlama geliyor? Siz boşverin maliyeti filan, fırsatını bulan maliyet artışından çok daha yüksek oranda fiyatlarını artırıyor demek.
“Bana gelişi yüksek” dediklerine bakmayın. Fiyatlardaki artış, onlara “gelişindeki” artıştan çok daha hızlı oluyor.
Şöyle de ifade edebiliriz: gücü olan fiyatını artırıyor.

Bu duruma sanırım siz de tanık oluyorsunuz. Saç kestirdiğiniz berber bile “mazota gelen zamma” atıfta bulunuyorsa, gerisini siz düşünün.

İMF’den OECD’ye, Avrupa Merkez Bankasından AB Komisyonuna varıncaya kadar tüm kurumlar şirket karlarındaki artışların enflasyonun temel sebeplerinden birisi olduğuna yönelik açıklamalarda bulunuyorlar.
Bu konu “satıcı enflasyonu” başlığı altında dünyada çok tartışılır olmasına rağmen Türkiye’de pek gündem olmuyor. Şirketlerin fiyatlarını istedikleri gibi ve yüksek oranda artırdıkları somut bir gerçeklik olarak finansal tablolara yansıyor.

Şirketler, daha çok üretip daha düşük fiyata satarak karlarını artırmak yerine, daha az miktarı çok daha yüksek fiyata satarak karlarını artırmayı tercih ediyorlar. Onlar için önemli olan ne kadar para kazandıklarıdır, hangi miktarda mal satarak kazandıkları değildir. Eğer baktıkları bir miktar var ise o da kazandıkları paranın miktarıdır.  

Sonuç olarak; yüksek enflasyon dönemlerinde hepimiz kaybetmiyoruz. Sabit gelirliler kaybederken, enflasyona yol açanlar bundan ziyadesiyle faydalanıyor. Bu nedenle onlar için enflasyonu aslında bir fırsat.

Not 17: Cennette peygamber yoktur, eksik olmayan yerde peygamber yoktur. Cennette hukuk yoktur bir de hastalık. Cennette atm, cennette korku, cennette hastabakıcı, cennette filozof bile yoktur.. Kahve makinesi vardır muhtemelen.

Not 18: Bir  Müslüman seyahat etme becerisini ne kadar küçük yaşta edinirse, onun  için o kadar iyi. Seyahat insanın şahsiyetini olgunlaştırıyor, bilgisini  artırıyor, ufkunu açıyor, önyargı ve taassuplarını yok ediyor.

Not 19: İstanbul'u boşaltmanın tek yolu, FABRİKALARI postalamaktır.

Başka bir yolu yoktur.

Başka yöntem arayışları da nafile.

Not 19: önümüzdeki seçimlerde “seçim orucu” tutup sandığa gitmeyeceğim.

bu iktidar değneği, çapsız muhalefeti ciddiye almak için insanın ya aklını, ya özsaygısını yitirmesi gerekiyor.

siyasette “olması gereken” yoktur, yalnızca olan vardır.

ey talib, olması gerekeni (umudunu) yüreğinde sakla, onu siyaset bezirganlarına yem etme!

ve bil ki karamsarlık abdalın hakkı, kötümserlik ve iyimserlikse aptalın. (Dücane Cündioğlu)

Not 20: bir ülkenin yurttaşlarına sunduğu yaşam kalitesi sürdürülebilir olmadığında orası yurt olmaktan çıkar, yer olur. (D.C.)

Not 21: Kutsal olan her şey insan için bir bağ, bir boyunduruktur.

Max Stirner

Not 22: Birkaç gündür yine sahadayım. Özellikle taksi meselesini sordum. Cevaplar hiç de iç açıcı değildi.
Birçok kişinin dilinde ‘servetine servet katan plaka ağaları’ söylemi. Bu problem çözülmeden taksi meselesinde yol alınamayacağı söyleniyor.
Sanki ‘oligopol piyasa’ özellikleri hakim gibi. Belli bir yapı tarafından piyasa kontrol ediliyor ve yenilerin bu piyasaya girişinde engeller çıkarılıyor.
Dolayısıyla genel olarak İstanbullular bu meseleden çok şikâyetçi. AK Partililer ya da diğer seçmenler fark etmiyor.
Özetle taksi meselesi yakın dönemde çözülmez ise…
Bu konunun çözümüne ayak direyenler sonuçları yerel seçimlerde net bir şekilde test etmiş olacak…

Not 23: Şüphesiz o, katımızdaki ana kitapta (Levh-i Mahfuz'da) mevcuttur, çok yücedir, hikmetlerle doludur. 
 Zuhruf - 4. Ayet

Not 24: Bunu hatırlamalısın
Bir öpücük hala bir öpücük
Bir iç çekiş hala bir iç çekiş
Esas şeyler geçerlidir
Zaman ilerledikçe
***
Ay ışığı ve aşk şarkılarının asla zamanı geçmez
Tutkuyla dolu kalplar, kıskançlık ve nefret
Kadın erkeğe ihtiyaç duyar ve erkeğin bir eşi olmalı
Bunu kimse inkar edemez
***
Bu hala aynı eski hikaye
Aşk ve şan için bir savaş
Bir yap ya da öl olayı
Dünya kaybedenleri her zaman hoş karşılayacaktır
Zaman ilerledikçe./

(“As Time Goes By…) adlı şarkıdan.