Çocuksu gülüşler yaş on iki on üçü geçince kalmaz. Bir an önce yıllar geçsin hayatın ortasından geçeyim diye düşünür insan evladı. Sonra bir bakmış yaş otuzu bulmuş. 

Kırkına doğru yol almaya başlayınca içinde hafif burukluk oluşur ama yaşam enerjisi hala zirveye yakındır. İdealleri ve hayalleri vardır. Dirençlidir. Her türlü zorluğa göğüs gerer.

Kırkına gelene kadar bir çoğumuz tavsiyelere ve tecrübelere kulak tıkarız. Tecrübe aktarımı gerçekten de zordur. İnsanoğlu hayat yolunda kazığı bizzat yemeden ders çıkarmaz.

Yine de acizane kırk dört yaşamış biri olarak bir kaç tavsiyem olacak:

- bir meslekte muhakkak uzmanlaşın. 
- kazandığınızın hepsini harcamayın. aylık gelirinizin 1/10 ile her ay yatırım yapın. 
- bol bol kitap okuyun. 
- 30 yaşına gelmeden bir hayat arkadaşı edininin.
- network çok önemli. kaliteli ve büyük bir networke sahip olun. 
- sigara, alkol, uyuşturucu ve kumar batağından uzak durun. 
- boş zamanlarınızda severek çalıştığınız bir veya birkaç hobiniz olsun. 
- ailenize değer verin. anneniz, babanız varsa kardeşlerinizle bağlantıyı koparmayın. 
- eğlenmeyi unutmayın. hayattan keyif almaya bakın.
-hiç ihtiyacınız olmasa bile garsonluk ve tezgahtarlık gibi işlerde çalışın, özgüveniniz, iletişim ve ikna kabiliyetiniz, insan sarrafligi özelliğiniz artacak.
-oyun bağımlısı olmak yerine e ticaret ve borsa öğrenin, 30 yaşına gelmeden finansal özgür olun.
-evliliği bir mecburiyet olarak görmeyin. biriyle evlenmek için onu sevmeyi yeterli bulmayin. aranızda ten uyumu var mı, konuşmaktan keyif alıyor musunuz, yanında kendiniz olup özgür hissedebiliyor musunuz, herkesin rolleri doğru işliyor mu, kötü günler geldiğinde de bir arada olabilecek bağa sahip misiniz bunlara bakın. sevgi saygı güven yeter palavrasina inananlar çok gerilerde kalmıştır diye düşünüyorum.
-seks hayatınızda bol ama dengeli bir yer etsin, seksten yana mutlu olmayan birinin huzurlu ve dengeli bir hayatı olması imkansızdır. tatmin olun tatmin edin ama bayalığuşmadan; çok kadın hiç kadındır. çok erkek cehennemdir.
-insan derdi olduğunda paylaşacak dostlar arıyor.. çevrenizde gerçek dostlarınız olsun, onları kaybetmeyin..
-ihtiyacınız olana sahip olunca sakin bir yaşam alanı yaratın ve endişeden, hırstan uzak bir yaşam sürün.
-öz kontrolünüz yüksek olsun, “deneyim de deneyim" diye deli gibi cahilce dolanıp her şeye atlamayın, eroin, kokain, kumar bunların deneyimi olmaz, bunlar tek seferde adamı kendine bağlar ve hayatınızı bitirir. yerken de, içerken de, eğlenirken de nerde duracağınızı bilin, uçlarda yaşamayın, stabil bir hayat sürmeyi deneyin.

Bir latin özdeyişi şöyle der: "keşke gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse".

Hayatın bitmez döngüsü budur işte, insan yaşadıkça öğreniyor, yaşlanınca da "keşke" diyor. gençlere anlatmaya çalışıyor, gençler dinlemiyor, yaşlanınca "keşke" diyor...

Hz. muhammed'in dediği gibi, utanmadıkça dilediğinizi yapın.

Hoşçabakın zatınıza.

Not 1: Kilometrelerce uzakta olan 5.1 şiddetindeki depremde, Esenler ve Küçükçekmece’de bina çatlağı oluyorsa, büyük depremde neler yaşanılacağı aşikar….

Not 2: yerel seçimlerde kim aday olur, hangi parti kazanır, zerre kadar umrumda değil. kumanda uzakta kaldığı için mecburen izlediğim bir kanal 7 dizisi kadar sıkıcı buluyorum bu ülkenin siyasetini. beklentimi o kadar düşürdüm ki, doğalgaz faturalarımızı yatıralım başka bir şey istemem.

Not 3: selman öğüt'ün rektörlüğü doğru karar, ama yetmez. tuğçe kazaz, dinden iyi anlar, diyanet işleri başkanı yapılmalı. hakan ural'ın birikiminden faydalanmalıyız. kültür bakanı olabilir. ibrahim karagül, savaşmayı çok sever. milli savunma bakanı yapılsın. bu değerler kaybolmasın.

Not 4: Enflasyon mücadelesi işçi ve emekliye bindirildi, bunun dozunun artacağı gayet açık bir şekilde söyleniyor.
Asgari ücrete yılda bir zam bunun devamı.
Atasözü olacak bir yağlı kazık sözü: 'Herkes kendi verdiği oy ile yağlanmış kazığa oturur'.

Not 5: Enflasyon ve talep yeterince yavaşlamıyor. Fiyatlama davranışındaki bozulmayı kırmak için kısa vadede daha net bir sıkılaşmaya ihtiyaç var. Bugünkü enflasyon rakamından sonra aralık toplantısında bir 500 baz puan daha artış gelir.

Not 6: Bilimdeki en iyi ve en sağlıklı yön, dağlardaki gibi, onda esen sert havadır. -  Tinsel-yumuşakçalar (sanatçılar gibi) bu hava yüzünden korkarlar bilimden ve kara çalarlar ona.

İnsanca, Pek İnsanca-2, Nietzsche

Not 7: Dünya Sistemi ta­rafından gözlem altında oldukları konu­sunda en keskin bilince sahip olanlar siyaset adamlarıdır. Onlar attıkları her adımın, sarf ettikleri her sözün kendi­lerinden yukarılarda bir yerde puanlamaya tâbi tutuldu­ğunu gayet iyi biliyor.

Not 8: Ne diyordu Attila İlhan "Ben sana mecburum bilemezsin/ Adını mıh gibi aklımda tutuyorum/ Büyüdükçe büyüyor gözlerin/ Ben sana mecburum bilemezsin/ İçimi seninle ısıtıyorum” . Attila İlhan tam olarak Kılıçdaroğlu CHP’sini özetliyor. Kılıçdaroğlu “ne vakit bir iktidar düşünse/ bu kurtlar sofrasında belki zor/ ayıpsız fakat elini kirletmeden/ Ne vakit bir Cumhurbaşkanlığı düşünse/ Sus deyip İYİ Parti ile başlıyor”du”.
Sanırım Özgür Özel CHP’sinin İYİ Parti ile ilişkisi bir Attila İlhan şiiri gibi değil de bir Yusuf Hayaloğlu şiiri gibi olacak “Kaybetsem bile her şeyi/ Bu aşkı yırtar giderim/ Sinsice olmaz gidişim/ Kapıyı çarpar giderim".

Not 9: Ben başta tiktok'tan çok rahatsızdım ama artık değilim. Yıllardır bizim milletin ne olduğunu her yerde anlattım ama insanlar halkı aşağılıyorum sandı, tiktok sağ olsun gösterdi benim anlatamadıklarımı.

Not 10: Faizi arttırıp enflasyonu düşüreceklerdi o da olmadı, hem faiz, hem enflasyon artıyor….. Hukukun olmadığı yerde neyi denersen dene boşa kürek çekmedir.

Not 11: Bekliyormuş…

Sormuş biri:
- Ne zamandan beri bekliyorsun?
- Uzun zamandır.
- Peki, gelir mi?
- Gelmez!
- Neden bekliyorsun o zaman?
- Alıştım.


Beklemeye alışmak hüznün derinine inmektir.
Öyle derin, öyle sakin, öyle sessiz, öyle yoğun ki öyle böyle değil.

Not 12: Merak ediyorum, iktidarda bulunan ve her türlü kirli ve karanlık işlere bulaşan, milyarlarca dolar çalan bu çeteyi Türkiye ne zamana kadar sırtında taşıyabilecek?

Hemen hemen her kurumu batmış bir devletin sonu nereye varacak acaba?

Not 13: İyi olmak için mücadele etmek zorunda kalmak ne yaman, ne can yakıcı…
Hepi topu ne kadar yaşayacağız ki zaten…

Not 14: Selman Öğüt, Berat Albayrak’a yalvararak akademik kariyerinde yükselmiş biri ve yeni Türkiye’nin (!) rektörlerinden oldu.

Biat yeterli, herhangi bir niteliğe sahip olmaya gerek yok.

Erdoğan rejiminin kadrolaşması için yeterli elemanı var mı gibi sorular abes kaçıyor artık.

Not 15: Para kazanmak çok kolaydır. Elde etme yolları da pek çoktur. 
Çok parayı harcamaksa hiç kolay olmaz. Kültürel birikim ile çok ilişkilidir.
Para kazanmak çok kolaydır, elde etme yolları da fazladır!

Hırsızlık, doğal ihtiyaçların yine doğal bir tavırla karşılanması gibi tanımlanabiliyor.
Bu tarif okuyucuyu irkiltecektir, biliyorum.

Çünkü hırsızlık, ancak ciddi ve sürekli önlemlerle engellenebiliyor. Yaşadığınız kente şöyle bir göz atın, bütün kapılar kilitli, pencereleri demir parmaklıklı, nakit paralar muhkem kasalarda vb. Bu işin şakası yok.
Hırsızlık insanların yarattığı soyut bir isimlendirme, tıpkı sahiplenme ve esirgeme kavramları gibi. Yine soyut, ama kabul görmüş bu değerler.
Bu iki kavram, aslında bir anlaşma, bir sözleşmedir. Şöyle ki; Bu değerler benim kullanımımdadır, isteğime bağlıdır, ilerde kullanmak üzere saklayabilirim de,  kimseye koklatmam da, bu anlamdadır.
Yazının girişinde açıklanmayan, eksik kalan ise, esirgenen değerlerin nasıl sahiplenildiği konusudur. Rahatlıkla şu söylenebilir, sözleşmeyle korunan bu değerler, yine aynı yollardan elde edilmiştir. Para ile satın alınmıştır gibi, itirazlar olacaktır. Para da güvene dayalı, imzalı bir senet, bir banka notu değil midir? Üzerinde kime ait olduğu bilgisi bulunmaz, kolayca el değiştirebilir. Kimin elindeyse onundur. Bu demektir ki çok kolay elde edilir.
Şimdi, konumuz bunlar olacak!..
Para kazanmak çok kolaydır. Elde etme yolları da pek çoktur. 
Çok parayı harcamaksa hiç kolay olmaz. Kültürel birikim ile çok ilişkilidir.

Para elde etmenin en kabul gören biçimi, Çalışmaktır, yani Emek ve Zaman satmak şeklinde olanıdır.
Çalışmanın da iki türlü karşılığı bulunur, Maaş yada Ücret.
Şimdi diğerlerine geçelim, ama bu mantıklı ve etik sıralama ile olmayacak;
Maaş, Ücret
 Fazla mesai
  İkramiye
   Emeklilik
    Avans, borç
     Çift maaş ve daha fazlası
      Faiz, kâr payı, KKM
       Hisse senedi
       Mala çökmek
        Ticaret, alım satım
         Banka açmak, banka soymak
          Rüşvet, hediye kabulü
           Kira geliri
            Telif ücreti
             Yarışma ödülü,
              Hibe, yardım alma
               Bahşiş, bayram harçlığı
                Hamut
                 Parsa
                  Miras, Bağış
                   Baba parası
                    Piyango
                     Kumar
                      Müzayede
                       Çalmak, kap kaç
                        Soygun, gasp, yağma
                         Yankesicilik
                          Dolandırıcılık
                           Kalpazanlık
                            Kaçakçılık
                             Uyuşturucu ticareti
                               Sahtekârlık
                                Şantaj
                                 Vergi kaçırmak
                                  Dilencilik, sadaka
                                   Yerde, takside, eski ceket cebinde para bulmak
                                    Pazarlık yapma, taksit, indirim, ucuzluk, bedavacılık           
Çalışmak, diye başladık, oysa en iyi, en zahmetsiz para kazanmanın yolu;
başka birini çalıştırmaktır!.. Gelelim diğer konumuza, parayı harcamaya;

Para harcamak hiç kolay değildir Kültürel birikim ile yakın ilişkilidir.
Çok paranın sahibi ise, harcamaktan ziyade parasını artırmak ihtiyacındadır, onu yapar. 
Kültürel, sosyal ve siyasal birikimleri yetersiz olanlar, parayı ne edeceğini bilemezler. Yine de, bol bol gayrimenkul biriktirirler ama bu yetmez.
Ziynetler, arabalar, koleksiyonlar, garsoniyerler ve en sonunda…
Pahalı olduğu kadar büyük ve gösterişli bir yat, limana çekilir. Olan budur, bu kadardır..
Ama para bitmez, harcama biter, derken ömür biter.
Yanına kâr olarak, fazilet yerine sadece, paranın bitme korkusu kalır.

Not 16; İlk defa 2000’deki seçimde Serdar Bilgili’ye karşı başkanlık yarışını kaybeden Arat, 2002’deki seçimde de yine Bilgili’ye karşı kaybetti. Arat, 23 yıl aradan sonra ikinci kez aday oldu.
Arat, gerek sosyal medya gerekse Beşiktaş camiasında iyi örgütlendi. Hele ki Çebi yönetiminin olağanüstü seçim kararından sonra gaza basan Arat, ekibiyle birlikte seçimin yapıldığı salona hakimdi. Arat’ın ekibi, oy vermek için kayıt yaptıran üyeleri -özellikle kadın ve yaşlı üyeleri- salonun daha ilk girişinde karşılayarak eşlik etmekten geri durmadı.
Siyah beyazlı eski futbolcu ve takım kaptanı Samet Aybaba da Arat ve ekibi içinde yer alarak üyeleri karşılamada yer aldı.
Arat’ın rakibi Adalı’ya karşı daha profesyonel seçim çalışması içinde olması, başkanlık koltuğunu getirdi.
Diğer aday Adalı ise, son dakikada adaylığını açıklamasına rağmen elinden geleni yaptı.
Adalı, önce Fikret Orman, sonrasında da Ahmet Nur Çebi’ye karşı girdiği seçimleri kaybetti.
Arat’a karşı olan eski başkanlar Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Fikret Orman ve Ahmet Nur Çebi’nin destek verdiği Beşiktaş kulislerinde konuşulan Adalı için Arat taraftarlarının “eski ekibin devamı” yakıştırması, sonuca doğrudan etki etti. Her ne kadar “devam adamı olmadığını” açıklasa da Adalı’nın sözleri kongre üzerinde fazla etkili değildi.
Kocadağ’ın, Arat’ın önünü kesemeyeceğini gören siyah beyazlı camianın ileri gelenlerinin son bir atakla Adalı’yı sahaya çıkardığını unutmamak gerek.

Not 17: Üç tür yalan vardır: yalanlar, kahrolası yalanlar ve istatistikler.

- Benjamin Disraeli

Not 18: Yağma, bir toplumdaki bir grup kişi için bir yaşam biçimi haline geldiğinde, bunlar zamanla kendileri için bunu onaylayan bir hukuk sistemi ve onu yücelten ahlak kuralları yaparlar.

- Claude-Frédéric Bastiat

Not 19: Devletin üç temel fonksiyonu vardır. Ulusun askeri savunmasını sağlamalıdır. Bireyler arasındaki sözleşmeleri uygulatmalıdır koymalıdır. Vatandaşları kendilerine veya mallarına karşı işlenen suçlardan korumalıdır.

- Milton Friedman