Kolombiya Israil büyükelçisini sınırdışı etmiş. Bizse Israil büyükelçiliği önüne polis barikatı kuruyoruz. Kolombiya kadar olamadık. Twit atmaktan başka şu ana kadar atılan somut hiçbir adım yok. Sözün bittiği yerdeyiz. Artık eylem zamanı.

Efendim eskiden Israil'e yaptırım uygulamışız da bir faydası olmamış. Türkiye ne zaman Israil'e hangi somut yaptırımı uyguladı da ben kaçırdım? Örneğin en basit  yaptırım hava sahasını kapatmak. Bu bile yapılmadı şu ana dek. Kınama ve lanetlemeye herkes doydu artık. Eylem lazım artık.

Türkiyenin bu saatten sonra yapması gereken işgalci, vampir, katil siyonist İsrail'in bu akşamki hastane katliamından  sonra yapılması gereken ilk şey; önce, katil sürüsünün buradaki diplomatlarını kovmak (Kolombiya'nın cesur tavrı  gibi) sonra, oradaki elçimizi ve diplomatlarımızı geri çekmektir. 

Bu, kan içici vampir sürüsüyle hiç bir diplomatik ilişki falan yürümez!

Vicdanlı ahlak sahibi olmak gittikçe zorlaşıyor. Taraf olduğu bilgi dışında kimse yönünü öbür tarafa çevirmiyor. 5000 yıllık kan davası.. İnsan hayatının değeri sıfıra inmiş. Gelinen noktada her türlü yalan mübah. Gerçeği arayan vicdan sahibi insanlar için çok zor günler.. İğrenç zamanlardayız..

Şunu net bir şekilde ifade etmek gerekiyor. 
Tıbbi birimlere saldırmak savaş suçudur.

I Numaralı Cenevre Sözleşmesi’nin 19. Maddesi ve sivil sıhhi birimleri düzenleyen IV Numaralı Cenevre Sözleşmesi’nin 18. Maddesi bunu net bir şekilde tanımlamıştır:
* Sivil ya da asker sağlık çalışanlarına saldırılamaz, zarar verilemez
* Sağlık çalışanlarının güvenliği sağlanmalıdır
* Kime hizmet ettiğine bakılmaksızın tıbbi olanaklar ve araçlar korunmalı ve yok edilmemelidir.
* Askeri operasyonlar sırasında sağlık kurumları haritada belirlenip, zarar görmemesi için önlem alınmalıdır.
* Bütün tıbbi birimlerde tanınabilir bir tıbbi amblem (Kızılhaç, Kızılay) bulunmalı, personel ve ulaşım olanakları yalnızca tıbbi amaçlarla kullanılmalıdır.
* Sağlık kurumları her zaman korunmalı, hiçbir zaman saldırılmamalıdır
* Sağlık kurumlarına (sağlık çalışanlarının kendini ve hastaları koruma amaçlı bulundurabilecekleri hafif silahlar dışında) hiçbir nedenle silahla girilemez.
* Tıbbi birimlerin asker ve silah bulundurma, gözlem noktası olma vb. amaçlarla kullanılması durumunda tüm ayrıcalıkları ortadan kalkar. Bu durumda bile kuruma saldırılacağı zaman önce uyarılır sonra kurumu boşaltmak için süre tanınır.

Yukarıdaki maddelerden görüldüğü üzere İsrail Devleti açıkça insanlık suçu işlemektedir. Bunun yanında Gazze’yi abluka altına alıp su, elektrik, yiyecek gibi temel ihtiyaçların temin engellenmesi Filistinlileri bir açık hava hapishanesinde ölüme terk etmek gibi görünüyor.

Tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu katliama Birleşmiş Milletler bir an evvel bölgeye Barış Gücü göndererek dur demeli ve İsrail Devleti bu yaşananlardan dolayı uluslararası hukuk nezdinde hesap vermelidir.

Son söz: İnsanın peygamberimizin öldüğü yaşta ölmesi lazım. Gerisi sefillik. O yaş da miladi takvime göre 61, Hicri’ye göre 63. Daha fazlası zul. Yaşarsanız da Ahmet Yesevi hazretleri gibi 61 den sonrasını bir mağarada geçireceksiniz samimi müslümansanız.

Tadımlık: Namuslu ve işini yapmak isteyen bürokratlar bile her türlü suçun arkasında bir üst düzey kamu yöneticisinin ya da bir siyasetçinin olduğunu düşünüyor artık.
Ve suçun üzerine giderken suçlu duruma düşürülmekten, basit bir vergi kaçağını araştırdığını düşünürken ya da usulsüz bir işlemi incelemeye alırken Devlet’in içine yerleştirilmiş bir suç örgütü, bir kara para mekanizması ile karşılaşmaktan ve bu mekanizmanın kurbanı haline gelmekten korkuyor.
Bu kirli ve pis işlerin içinden bir bakanın, bir parti yöneticisinin çıkacağını düşünüyor ve bulaşmak istemiyor.
Namuslu insanlar bile bir noktada “Çoluk çocuğum var. Ben mi uğraşacağım! Ne halleri varsa görsünler” demeye başlıyor. Ve sonunda Devlet “Ne halleri varsa görsünler” devleti haline geliyor.
Şu anda durum budur.
Ne halimiz var ise onu görüyoruz.
Bir ötesini görmemiz de pek uzak değil.

Akılda kalması gereken: Bizim mücadelemizde kader de vardır, keder de vardır kefen de vardır.

Not 1: TİCARET artık aşama aşama bitiyor.

ÜRETİM daha karlı hale gelmeye başladı.

Sebep ise TEKNOLOJİ.

Eskiden, bilgi akışı verimsiz olduğu için, tüccar al sat ile iyi kazanabiliyordu. Şimdi, üretilen mala erişim tık tık tık. Zincir mağazalar var. Dev alışveriş siteleri var.

Not 2: MERKEZSİZ İNTERNETTE her şey para olacakmış, ama bu bir tuzakmış, falanmış, filanmış.

Esas, internette içerik neden bedava, onu sorgulayın.

Bir Youtube bile, onca server maliyetiyle, nasıl bedava kalabildi çok uzun zaman?

Çünkü, konu BİLGİYİ kontrol etmek. İstihbarat.

Not 3: Fahiş fiyatla mücadele kapsamında KPSS ile bin 500 memur alıp piyasayı denetleyeceğiz, demiş Ticaret Bakanı.

Ne güzel dünya! Akla bilime aykırı kararlarla enflasyonu patlatıyorsun. Sonra enflasyonu kontrol edeceğim diye hiçbir şey üretmeyecek bizim vergilerimizle maaşları ödenecek 1500 kişiyi (senelik maliyeti en az 1 milyar) marifet gibi işe aldığını açıklıyorsun! Biz kamu tasarruf etsin diyoruz, bunlar saçmaya devam ediyorlar! 

Not 4: Konut fiyat artışı uzun bir süreden sonra ilk defa Temmuz-Ağustos'ta enflasyonun altında kaldı.
Bu ülkede talep zayıf bile olsa nedense satıcılar konut fiyatını düşürmez, zaman içinde düzeltme enflasyonla reel olarak gerçekleşir. Muhtemelen yine benzer bir döneme giriyoruz.

Not 5: Keşke bir şirketim olsa da halka arz etseydim. Bu kadar kolay para kazanma patronlar açısından hiç olmamıştı. Gerisi yalan.

Not 6: Size çiçek alan değil, bir demet MAYDONOZ, bir torba DOMATES, bir baş SOĞAN, bir kilo SALATALIK ile gelen erkek, sizinle ciddi düşünüyordur.

Çiçek verip sizinle sevişip ardından terkediyorlar. Sonra bunalıma giriyorsunuz. Evlilik ve ciddi ilişkide romantizm yoktur. En fazla ilişkinin ilk 3 haftası duygusallık olur gerisi realite ve gerçekler.

Not 7: Kadınlar şimdi de;

"Ne ÇOCUĞU yaa!"

demeye başlamışlar.

"Vaktinde KOCA BULAMADIK!"

demiyorlar da...

Not 8: Kırık değilse düzeltme.

Not 9: Kral gibi yaşamanın yolu köle gibi çalışmaktır.

Not 10: Çok çeşitli kitaplardan, aklımda 2 tane cümle kalmış, yıllardır çıkmaz.

"Poziyonda otur. Para, poziyonda oturarak kazanılır!"

Ed Saykota

"Piyasalar daima yanılır. Yanıldığı yere gireriz, yanılgıdan döndüğünde de çıkarız."

George Soros

Not 11: Türkiye'de TL bazında hiç bir şeyin fiyatı düşmez.

Ben DOLAR bazında konuşuyorum.

ENFLASYON %60 farkında mısınız?

TL bazında fiyatlar nasıl düşsün? TL bazında fiyatların 1 sene sabit kalması bile, sağlam düşüş.

Not 12; Batı dışındaki dünyâlarda herkesin kendi Batısı vardır.. Bizim modernleşme târihimiz, (farklı meşreplere göre ayıklananlar başka başka olsa da) ayıklanmış Batılılaşmadır. Bu bir zihin iktidarsızlığıdır aslında. Batı’nın medeniyetini (bilim, teknoloji vb) alırız, ama kültür ve inançlarımızı koruruz” diyenlerle, “Batı’nın kapitalizmini almadan onun demokrasisini, özgürlüklerini, haklarını, hukûkunu alırız” diyenler arasında bu iktidarsızlık ortak paydadır.

Not 13: Bilimsel ve teknolojik donanımının, bilim insanlarının kutsal ve yüce târihi olarak değerlendirilmesi fazlaca çocuksu ve epik bir anlatı olur. Bu donanımı üreten de tüketen de kapitalist vahşetten başkası değildir. (Bir misâl; Marx’ın aşılmış olarak gördüğü köleci ekonominin, en büyük çaplı örgütlenmesini köleci devirde değil; bizzat kapitalist modelde gerçekleştirmiş olduğunu nasıl da kolayca unutuyoruz). Bir Marksist olmakla berâber onun en kuvvetli eleştirmenlerinden birisi olarak Rosa Luxemburg bunu, kapitalizmin militerleşmesinde yakalamış, gidişâtın barbarlığa doğru olduğunu görmüştü. (Marx İngiliz anahtarını, Luxemburg ise süngüyü daha net gösterdi bize). Onun için en meşhûr sloganlarından birisi, bekleneceği üzere Kapitalizm veyâ Sosyalizm değil, Sosyalizm veya Barbarlık’tır. Bu sûretle kapitalizmi barbarlıkla eş değer tuttuğunu ve vaziyeti dramatik taraflarıyla ne kadar iyi görmüş olduğunu ortaya koyar. (Bâzı eski Marksistlerin kolayca liberalleşmesini, çok defâ sıkı bir Luxemburg okuması yapmamalarına bağlarım).

Not 14: Plastik incelmişliklerinin kırıldığı yerde hepsi aslına döner ve vahşîleşirler. Gazze umurlarında değildir. Çocukların kadınların ölmesi, savaş suçu işlenmesi…Performans başlamıştır. Hamas Oleg’tir. Filistinliler ise İsrâil Savunma Bakanı’na göre “hayvan sürüsü”. Bu kepazelklerin içine incelikler saçılır. İncelmiş kırılganlar , “hukuk”, “entegrasyon”, “sivil yardım koridoru”, “İsrâil’in kendisini savunma hakkı”, “yap ama o kadar da yapma” gibi vb plastik kelimelerle sayıklarlar.

Not 15: Merkez Bankası’nın araştırmasına göre, seçim ekonomisi uygulandığı dönemde şirketlere bol keseden dağıtılan düşük faizli krediler yatırım ve istihdam yaratmadı. Firmalar krediyi alıp dövize yatırım yapmayı tercih etti…..

Not 16; GAZETE bayilerinde olmayan tek tarih, tefeciliğin tarihidir. Hâlâ tarihlerimizde yer almıyor: Savaşların bedeli, para biriminin hiçe sayılması ile ödenir. Borç teminatı yıkımın başlangıcıdır. (EZRA POUND / Kültür Rehberi)

Not 17: Katliamın dinmesi ve ateşkesin sağlanması halinde, uzun süreceği belli olan gerilim, bölge ile olan ticaretimizi derinden etkileyecek, bazı sektör ve ülkelerle olan ticaretimizi durduracak. Yetmeyecek, dış kaynak arayışımız daha da zora girecek. Filistin-İsrail savaşı öncesi zaten aslanın ağzında olan finansman, aslanın midesine inmiş durumda… Kolunu savaşa kaptırmadan ona erişmek, çözmemiz gereken yeni sorunumuz. Enfl asyonla mücadele daha da gecikecek, artacak olan bütçe ve cari açık sebebiyle finansman sorunları tavan yapacak.

Benzer bir durumu, 2009’da yaşamıştık ABD’de başlayan küresel kriz Avrupa’yı sarınca ihracatımız durma noktasına gelince bizler “eksen kayması” ile bu durumu aşmış ve 284 gümrük noktasına ihracatı keşfetmiştik. Şimdi bölgesel karmaşa ortamında şirketlerimiz daha uzak pazarlara erişmenin yollarını aramalı, güçlerini birleştirmeli, ürün sendikasyonları ve dağıtım ağları içinde sağlam yer edinmek için gayret sarf etmeli. Görünen o ki savaşın getirdiği “küresel ekonomik kış” uzun sürecek.

Not 18: Benim işaret etmek istediğim ilave husus; bırakın altını yastık altından çıkarmayı, insanlar bankadaki dövizini çekip yastık altına koymaya başladı. Sebep? Sisteme güven yok. Dövizin selameti ne olacak diye artan kuşkular… Tıpkı yabancılar gibi biz de sisteme döviz aktarırken çok düşünüyoruz.

Not 19: Efendim beş yıl sonra cari açık sıfırlanacak, turizm uçacak, ihracat patlayacak, fert başına gelir zıplayacak, enflasyon çakılacak… Sahi mi? Sormazlar mı insana? Bundan önceki 11’inci kalkınma planı ne kadar tuttu ki şimdi bize 12’ncisini “mucize kabilinden” anlatıyorsun? Üstelik bunu kalkınma planı mantığıyla değil de seçim beyannamesi vaadi üslubunda sunuyorsun? Sahi, amacınız; gerçeği boğuntuya getirmek mi? Bize plan değil pilav üstü az döner lazım.
İç tutarlığı olmadığı gibi birbiriyle çelişen uçuk hedefler koymuş. Ancak bunların nasıl gerçekleşeceği, hangi kaynak ve önceliklerin gözetildiği yazılmamış. Bu da şunu gösteriyor; Türkiye, ilk 20’den düştü, 23’ü ncü sıraya indi. Bu sözde planla (OVP daha özenliydi) kalıcı kopuşa maruz kalabiliriz.

Bilgiyi ne zaman kirletirsin? Derdime derman olacak sözün olmadığında… Rakamlarla derdimi meşgul edersin… Vaat yağdırırsın. İnanalım diye rakamları kullanırsın. Müjdeleri sıralarsın da bunları nasıl gerçekleştireceğine, hangi önceliklerle yürüyeceğine yer vermezsin.
Nice yalan, rakamların ardında sunulmuştur. Yalan, kuyruklu yalan ve en ileri düzeyi istatistik… 
Ama bu kalkınma planı, tam bir ilkokul aritmetik alıştırma kitabı gibi… Uydur uydur ipe diz kabilinden…

Not 20: Lanetleme, kınama, yas ilan etme. Bunlar hep laf.. İsrail'e karşı somut ne adım atılacak? Onu henüz duymadık. Büyükelçilik kapatılıp hepsi sınırdışı ediliyor mu? Türkiye hava sahası İsrail uçaklarına kapatılıyor mu? S-400 bataryası aktif hale getiriliyor mu? Gerisi lafı güzaf.

Israil'e somut yaptırım uygulamamızın sebebinin ekonomi olduğunu söyleyenler var. Iran 30 yıldır ABD yaptırımları altında ve Arap ülkesi de değil. Israil'e karşı en somut adımları Iran atıyor. Ekonomisi Türkiye’den 
daha mı iyi acaba?

Not 21: Firdevsî'nin Şehnamesi'ni yazmasının sebebi, İslâmiyetle kendini kaybeden, mâzisini unutan İran milletini tekrar kendine getirmekti.

Ahmet Hamdi Tanpınar
(Edebiyat Dersleri)

Not 22: Türkiye’nin felâketini Türk toplumu bünyesinde yerleri her gün biraz daha sağlamlaşan keneler ve at sinekleri başlattı ve büyüttü.

İsmet Özel, Cuma Mektupları

Not 23: Siyaset, her ferdin inancına ödediği bedeldir. 

İsmet Özel, Üç Mesele

Not 24: Türkiye halkı binlerce yıl merkezî otorite karşısında nasıl davranacağı konusunda kalıplar oluşturmuş. Mührün kimde olduğuna bakarak Süleyman tayin etmekle kalmıyor, aynı zamanda günübirlik çıkarına nereden güvence bulacağını da biliyor.

İsmet Özel, Cuma Mektupları-II

Not 25: "Bir Musa doğmasın diye, doğan binlerce çocuk öldürülür. Fakat ölen çocukların kanında Musa bilincinin çiçeği açar. Zulümde boğulan bir halka, suda boğulmayan bir çocuk yol gösterir : suları yarıp geçme yolunu..."

Sezai Karakoç

Not 26: Böyle bir çağın insanı olmak, imtihan olarak hepimize yeter...

Cahit Zarifoğlu

Not 27: Koskoca şehrin hiç gelmediğin sokaklarında bile seni görme umuduyla etrafa bakmanın nasıl hissettirdiğini bilmiyorsun.

Cahit Zarifoğlu

Not 28: Ben Filistin'de doğdum
Yerim yok
Ve ülkem yok
Benim Anavatanım yok
Parmaklarımla ateşler yakıyorum
Sana şarkılar söylüyorum kalbimle
Yürek telim ağlıyor
Ben Filistin'de doğdum
Ben Filistin'de doğdum
Yerim yok
Ve ülkem yok
Benim anavatanım yok
Yerimde yok
Zamanım da yok
Yurdum da yok
Ellerimle alevler yakıyorum
Kırık kalbimden
Senin için yaralı bir tını çalıyorum..