Vakıfbank oyuncusu Zehra Güneşin resimini gördüm dün. Annesi başörtülü babası klasik bir Anadolu evladıydı. Bir başörtülü kadının kızı eski dilde ifade edersek adeta anadan üryan idi. Bundan 30 sene önce Anadolu sokaklarında zor yürür değişik sıfatlarla çağrılırdı. Şimdi kadının özgürleşmesi olarak yorumlanıyor. 

Burada yanlış anlaşılmasın giyim kuşama ya da formaya bir eleştiri getirmiyorum. Yaşanan gerçeklik üzerinden tespit yapıyorum.

Her fani kendisinin olmadı evladının elit seçkin olmasını ister. Diğer yandan tarihten ve kültürden genlerine işlemiş arkaik özellikleri kısa yaşamında ruhunun derinliklerinden atamayacağı için; evlatlarının seçkin elit olmasını isteyen ebeveynlerin çoğu ruhen, bedenen ve yaşamen içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartların ve geçmişin mirasıyla muhafazakar kimliğinin kendisini bırakmasına bir türlü izin veremez. 

Evrim yavaş cereyan eden bir süreçtir. Çocuğu voleybolcu olur açılır ( burada hızlı bir açılma olmuş), voleybolcunun kızı da muhtemelen ABD de ya da Avrupa da okur ya da voleybol oynar. Herkes mazinin üstüne kale inşa eder. Elitlik eleştiri konusu olsa da her fakirin ve her alt ve orta sınıftakinin hayali elit olmak ve üstün başarılı insan sınıfına geçmekte.

Son olarak fotoğrafdan gördüğüme göre Zehra gayet güzel bir hanımefendi. Yüzü oval boyu uzun beli ince. Güzellik de bir iktidar biçimidir. Güzel bir kadının zeki olmasına gerek yok. Güzel bir kadının istediğini elde etmesi için gömleğinin üst iki düğmesini açması yeterlidir.
Bahtı güzel olsun inşallah. Zehra’ya başarılar ve mutluluklar.

Son söz: Zaten her fâninin tek tanrısı para.

Tadımlık: Acı ve ızdırap İsa’nın öpücükleridir.

Not 1: Geçenlerde bir müteahhit çıkmış;

"Lüks konutun maliyeti 150.000$! 400.000$'a kerizlere çakıyoruz! Bunun önünü kapatmayın!"

mealinde konuşmuş.

Çok güldüm.

Dedikleri çok doğru. KERİZ PARASI bu. Alacaksın.

Not 2: TOKİ, taksitler, sizin evin kirasından az ev satmaya başladığında, sizin evlerin değeri ne olacak?

İSTANBUL KONUT BALONU patlayacak.

Acı ama, gerçek.

(Deprem olunca da, o evleri alacaklar elinizden.)

Not 3: Listenin sonuna mı geldiler? 

"5 yılda 7 ülkeyi ele geçireceğiz:
Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Somali, Sudan. Ve İran'la işi bitireceğiz"
- Org. Wesley Clark 2007

Not 4: Emeklilere verilen bir seferlik 5000 TL = "Çok konuştun, al şunu, sus biraz!"

Not 5: İsrail Şam ve Halep havaalanlarını vurdu. Bu İsrail-Filistin gerginiğinin çevre ülkelere sıçraması ve savaşın büyümesi anlamına gelebilir. Savaşın global ekonomiye olumsuz etkilerini de çok arttırabilir. Hala savaşın lokal kalacağını düşünüyorum ama temkinli olmak lazım.

Not 6: Bu TANTUNİCİLER neden hep bir şeyi eksik bırakıyor?

Kiminin eti iyi, içine domates, soğan, maydonoz harcı koymuyor.

Kiminin eti iyi, ama kötü yağda pişirip mide yakıyor.

Bir de eti kötü olanlar var, bunlar çabuk batıyor zaten.

Şunu adam gibi yapsanıza?

Not 7: Vicdan, Allah'ın içimizdeki sesidir. Bu kadar acı karşısındaki sessizlik ve umursamazlık pek hayra alamet değil.

Not 8: Bazen öfke yegane sığınağı olur insanın. Çünkü sessizlikten daha acıklı bir şey yoktur. Bütün dünya senin acına karşı dilsiz kesilmişse, haksızlığa duyduğun hınç seni sağaltır. 

Not 9: Gazze’de ölen çocuklar, çoktan  ‘yası tutulmayacak hayatlar’ arasında yerini almıştır. Nihai hedefin insanları topraksızlaştırmaktan toprağı topyekûn insansızlaştırmaya evrildiğini gözlerimizle görüyoruz. 

Not 10: Türkiye'de muhtemelen 100.000'e yakın TORBACI var.

İlla yüksek volümlü düşünmeyin.

Bu meretlere alışan ve parası yetmeyen herkes, TORBACI oluyor, etrafını alıştırıyor.

Üniversiteli kızlar dahi bu işi yapıyorlar.

Çok uzun sürecek mücadele...

Not 11: Turizm bölgelerine yakın, neredeyse tüm köylerde UYUŞTURUCU işi var.

Türkiye ciddi bir KÖY UYUŞTURUCUSU krizi yaşayacak ve yaşıyor.

Tarım para kazandırmaz hale gelince, kurnaz Anadolu köylüsü de, kolay yollara yöneliyor tabii.

Not 12: 1973deki 50. yıl, 1998deki 75. yıl büyük kutlamalarına bakınca, 15 gün kala Cumhuriyet'in 100. yılı için birkaç cılız ses dışında toplumda hiçbir coşku, heyecan görmüyorum. Sanırım defterin kapanmak üzere olduğunun çoğunluk farkında..

Not 13: Döviz ilk arttığında bunu umursamayanlar “Ekmeği dolarla mı alıyorsun?” diyordu. Sonradan herkes anladı ki meğer ekmeği de eti de soğanı da dolarla alıyormuşuz. Daha neleri…
Acı da olsa hatırlayalım: Yanlış para politikalarından sonra Türkiye’de Türk Lirasından dövize kaçış başladı. Ne demek dövize kaçış? İnsanlar hisse, tahvil, mevduat vs., bankacı deyimiyle, “TL konuşan” ne varsa satıp dövize çevirdi. Yabancılar dövizi dışarı çıkardı. Yerlilerin bir kısmı da öyle yaptı; içeride tuttuklarını da döviz cinsinden tuttu. Satılan şeyin değeri düşer, alınanın yükselir. TL satılıp döviz alındı.

Not 14: 1 çalışan başına gelire bakalım. Tabi burada farklı verileri de kullanacağız.
GSYH verisinde başlayalım: TÜİK toplam rakamları verdiğinden biz oradan kişi başına gelire ineceğiz.
Mesela 2009 yılında 8 milyon 976 bin çalışan var (ücretliler daha geniş ama bir izlenim vermek açısından çalışan sayısından gidiyoruz). Bu çalışanlar 1 trilyon liralık GSH içinden 269 milyar lira gelir elde ediyor. (%26,73)
Lakin zamanla çalışan sayısı GSYH artışından daha hızlı artıyor. Bu nedenle ücretlilerin payı artış gösterse de 1 ücretli başına gelir tam tersine düşüyor. Örnek olarak 2009 yılını 2016 yılı ile karşılaştıralım: 2016 yılında çalışan sayısı 13 milyon 775 bin kişiye çıkarak ücretlilerin geliri 840 milyar liraya ulaşıyor. Böylece 2009 yılında ücretlilerin GSYH içindeki payı yüzde 26,73'den 2016 yılında %31,99'a yükseliyor.
Oysa kişi başına çalışanın geliri GSYH ya oranla 2009 yılında 26,03'den 2016 yılında 23,59'a düşüyor. 
Burada toplam ücretliler yerine çalışan sayısının gelirine baktığımızda ortada GSYH'ya oranla müthiş bir fakirleşme sözkonusu.
Bakınız asıl çöküş 2022 yılında yaşanıyor. Geçen yıl 1 çalışanın gelirden aldığı pay 15,33'e kadar geriliyor. Yeniden ifade edelim ki bu pay 2009 yılında 26,03 seviyesindeydi.
Veya tersten söyleyelim: Çalışan başına ücret geliri eğer 2009 yılı seviyesine çıkması gerekiyorsa her bir çalışanın yıllık geliri yüzde 70 daha yukarıda olmalıydı.
Veya bir başka açıdan söyleyelim: Geçen yıl çalışarak elde ettiğiniz gelir yüzde 70 daha fazla olmalıydı.
İşte bu gelir kaybı ülkenin verimsiz ve fakirliğe nasıl mahkum hale geldiğini gösteren tablodur.

Not 15: Bir yemeğe davetli olmayan, menüye baksın; masada oturmuyorsa tabaktadır, denilen yer Orta Doğu.
Üstüne Rusya, son 2 yılda çaktırmadan tarlayı sürmüş. Konuşmalarından anlaşılıyor ki Putin, Hamas'ın İsrail'e saldırısıyla ABD'ye karşı pazarlık gücü kazandığına inanıyor. Filistin, Filistinlilerindir; savaşla değil diplomasi ile çözülür, Rusya'sız da masa kurulmaz, gelin konuşalım, demeye başlaması ondan.
Putin; kendi Ukrayna sorununu, Filistin'de çözmeye çalışıyor; hepsi o. Yoksa Filistinlilerin hakkını işgalci İsrail'den almak, çok mu umurundaydı!

Not 16: "Asıl marifet buluttaydı fakat herkes yağmura şiir yazdı." 

Cahit Zarifoğlu

Not 17: Tapu kayıtlarına göre, 1948'de kurulduğunda, işgal edilen Filistin'deki toprakların sadece %5.6'sı Yahudilere aitti. Onun da yarısı, Osmanlı devletinin Ürdün ve Suriye Hristiyanlara verdiği topraklardı. Onlar satmıştı. Geri kalan yarısı ise, o dönemindeki kaymakam ve valilerin izin verdiği toprak satışıdır. (Onun gerekçesi de; Rusya'dan zulümden kaçan Yahudilere toprak vermekti)

Hala böyle kaymakam valiler var dokunduğunda pisleşen ve piçleşen. Dokunmayagör.

Not 18: Yabancı; kaynak aktarırken 2 şeye bakıyor; 1-ne kazanacağına, 2-geri ödenmesine… Türkiye, borca sadakat konusunda çok iyi bir performansa sahip… Ama şimdiki sorun; ekonominin sürüklendiği krizde, aldığı kaynağı geri ödeme imkânının olup olmamasında… Eğer dışarıdan bulunan kaynağı seçmenine, yandaşına, verimsiz alanlara harcayacaksa, yabancı da bunu sorguluyor. “Dış kaynak ile iç tüketim” sayesindeki “yüksek büyüme” yaklaşımını kavrayamıyor.

Not 19: Merkez Bankası Banknot Matbaası, talimatla Türk Lirası basabiliyor ama Dolar, Euro basamıyor. Ancak döviz üretmeyi; ihracat ve turizm ile başarabiliyoruz. Dövizi tutacağım diye ihracatçının yüzde 40’ına el koyarsan, reeskont kredilerini “selektif yaptım” diyerek yandaş seçersen, aldığın dövizi itibarına harcarsan, elbette döviz sıkıntısı çekersin. Ele güne muhtaç olmak bir kader değil, tercih sorunudur. Tıpkı heterodoks tercihiyle ekonomik bataklığımızı kaderimiz haline getirdiğimiz gibi…

Not 20: Cumhurbaşkanı, enflasyon yokmuş gibi davranıp, kendi iktidarları süresince çalışana verilenleri aktarırken şu cümleyi kullanmıştı; “Asgari ücreti 184 liradan 11 bin 402 liraya, en düşük emekli maaşını 64 liradan 7 bin 500 liraya çıkardık…” Ancak gerçek şu ki bundan 22 yıl önceki 64 lira, bugünkü en düşük emekli maaşından daha yüksek alım gücüne sahipti.
Emekliye kulak verelim; “Bir defaya mahsus olduğu belirtilen bu rakamın, sayıları 3 milyon 800 binin üzerinde olan çalışan emeklilerimize verilmeyecek olması, ayrıca sayıları 4 milyon 153 binden fazla olan dul ve yetimlerimizin; 1.250 TL’den başlayan ve 3.750 TL arasında rakamlara bölünecek bu ödemeyi alacak olması yürekleri sızlatmıştır. Biz sosyal atık değiliz ve 100’ncü yıl muamelesi bu mu?”

Not 21: Mısır tarafından uyarılmış veya uyarılmamış olsunlar, Gazze’den böyle bir saldırının geleceğini İsraillilerin bilmesinin çok muhtemel olduğudur.
Tıpkı Amerika’da bilmesi gerekenlerin, 11 Eylül eylemcilerinin varlığından, saldırıların öncesinde haberleri bulunmasının ihtimal dahilinde olması gibi…
Neden harekete geçip eylemlerin olmasını engellemediler?
İşte sorulması gereken, Amerikalı siyonistin sorduğu soru da bu.
Ben de soruyorum: Neden acaba?

Bu saatten sonra istihbarat zaafiyeti ile uğraşmanın bizim açımızdan bir anlamı ve faydası yoktur , gereği de yoktur , ilgililer araştırsın !
Ben bu sorunun , günlerden beri tarihçesini araştırmaya çalışıyorum ancak tatmin edici bir sonuca ulaşamadım.
Şunu merak ediyorum ; bu toprakların esas sahibi kimdir , Filistin midir Israil midir yoksa ortaklaşa ikisi midir ?
Israil, Hz.Musa’dan bu yana bu topraklarda yaşamıyor muydu , o halde bu topraklar Filistin’in eline nasıl geçti?
Yani tarihi açıdan kim haklı kim haksız ?
Tabii bunun da artık bir anlamı yok , önemli olan hak ,adalet ve eşitlik çerçevesinde bir arada yaşayabilmektir !
Bütün dünya için ve tabii bizler için de doğru olan budur , bu dünya herkese yeter de artar bile , neyi paylaşamıyoruz, bizden önce 7 milyar insan savaşlarda ölmüş, paylaşamamışlar !
Yahu artık aklımızı başımıza alalım !
Yeter , yeter , yeter !

Not 22: Şu son bir haftadaki olaylara bakarak kesin söyleyebileceğim tek şey bizim F‐16'ların gelmeyeceği. En azından Biden başkan olduğu sürece. Seneye kasımda seçimi Trump kazanırsa ki bence ihtimal %80 işler değişir. Işimiz Trump'a kaldı yani.

Not 23: din ve milliyetçilik perdesiyle örtülemeyecek hiçbir yolsuzluk, kapatılamayacak hiçbir usulsüzlük, kamufle edilemeyecek hiçbir haksızlık, gizlenemeyecek hiçbir günah yoktur ortadoğu'da.

Not 24: okullarda türkçe derslerine çok ağırlık verilmeli. binlerce paragraf sorusu çözmeli öğrenciler. okuduğunu anlamıyor bu toplum. bırakın doğru anlamayı, yanlış bile anlamıyor. yanlış anlamak da bir seviye, bir gelişme içerir. hiç anlamıyor. anlayamıyor.

Not 25: muhalifim diye dinle hiç ilişki kurmamış, caminin önünden geçmemiş, "creme de la creme" bir hayat sürmüş, beyaz türk zannedenler var beni. milli görüş çizgisinde siyasetle tanışmış, imam hatip bitirmiş, yıllarca Maraşın dağlarında çobanlık yapmış bir garibanım ben dostlar.

Not 26: ekonomist, astrolog, baharatçı, antropolog, hukukçu, sosyolog, edebiyatçı, tarihçi, fıkıhçı, doğum uzmanı, greyder operatörü, sümerolog, siyaset bilimci, filozof, dondurmacı, diyetisyen ve gökbilimci yaşar hacısalihoğlu, Habertürk'te Filistin-İsrail savaşını anlatıyor. Açmayın!