Her ne kadar Dünya Bankası’nca, petrolün varil fiyatı 2023’te ortalama 92 dolar olacak gibi raporlansa da Uluslararası Enerji Ajansı, geçen hafta yayınladığı raporda; küresel petrol talebi tahminini daha önceki tahminini değiştirip günlük 80 bin varil civarında artırdı ve petrole olan talebin 2023’te günlük bazda 1 milyon 870 bin varil artışla 101 milyon 720 bin varile, yani rekor bir seviyeye ulaşacağını ifade etti. Bu yeni tahmine ve güncellemeye de sebep olarak Çin’deki covid politikalarının terk edilmesi gösterildi. Durum böyle olunca da bağımsız ekonomistlerin beklentisi artık petrolün 100 doları kısa sürede aşacağı yönünde.
Tüm bunların yanında, Rusya- Ukrayna Savaşı’nın devam etmesi ve Çin-Tayvan-ABD gerginliğinin oluşturacağı olası bir problem de göz önünde bulundurulduğunda enerji fiyatlarında 2023’te zorlu bir yıl geçireceğimiz ortada. Tabii ki bu fiyatlamalar üretim maliyetlerini, dolayısıyla enflasyonu ve faiz oranlarını etkileyecek. Böyle bir tabloda başta FED ve ECB’nin faiz artışlarını durdurması mümkün olmayacağından resesyonun daha da derinleşeceğini göreceğiz.
Davos’ta konuşan Lagarde’nin "Faiz artırımları konusunda rotada kalacağız. Faizleri sınırlayıcı bölgeye çıkaracağız ve enflasyonda %2 hedefine dönmek için faizleri uzun bir süre sınırlayıcı bölgede tutacağız" demesinden ve Fed Başkan Yardımcısı Lael Brainard’ın “Son ılımlılığa rağmen enflasyon yüksek olmaya devam ediyor, enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde %2'ye dönmesini sağlamak için para politikasının bir süre daha 'yeterince kısıtlayıcı' olması gerekecek. Bunda kararlıyız." açıklamasında bulunmasından her iki kurumun da aynı fikirde olduğunu anlıyoruz.
ABD açısından, her ne kadar önümüzdeki faiz kararı tarihinde FED Guvernörü Christopher Waller’in ifade ettiği ve ekonomistlerce oylanan Reuters anketinde açıklandığı üzere %25’lik, görece küçük bir artış gelmesi beklense de JP Morgan CEO’su Jamie Dimon’un dediği gibi enflasyonun yüksek seyretmeye devam ettiği bir süreçte faizin yıl sonu olmadan %5'i geçeceği kesin gibi gözüküyor. Diğer yandan ECB’nin de artışlara FED’den sonra başladığı unutulmamalı ve bu nedenle FED’e göre daha fazla artış yapacağı göz önünde bulundurulmalı.
Elimizdeki bu gelişmeler ve açıklamalar gösteriyor ki her ne kadar şu an için bazı ekonomistlerde bahar beklentisi başlamış olsa da dünyanın enflasyon ile resesyon arasında her geçen gün daralan bir mengenede ezilmeye devam edeceği ve içinden çıkılamayan bu fasit dairenin sonunda dünyanın ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağı ortada.
Üretime destek:
Kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanarak geleceğe doğru kararlı adımlarla yürümemiz gerekiyor.
Bunun için de bu ülkede yaşayan herkese çok ama çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor.
Katma değeri yüksek ürün veya ürünler üretebilmek için üretim ortamının her anlamda dünya ölçeğindeki rakiplerimizin konumundan daha iyi bir konuma olmadı aynı konuma getirilmesi son derece büyük önem arz etmektedir.
Üreticimiz neredeyse dünyanın en pahalı enerjisini kullanarak üretim yapmak durumundadır.
Enerji fiyatlarının en azından sanayide belirli makul ölçülere çekilmesi gerekmektedir ki ürün üzerindeki enerji maliyetleri dünya ölçeğine gelebilsin ve biz de ürünlerimizi makul fiyat aralığında dünya pazarına sunabilelim.
Yani sektörler bazında her bir sektöre önem ve elektrik maliyetinin ürün üzerindeki yoğunluğuna göre üreticinin elini güçlendirecek bir enerji tarifesi uygulanmalıdır.
Rakiplerimiz 250 - 350 dolar aralığında bir işçilik maliyetine katlanırken bizde son rakamlar işçilik maliyetlerinin 600 dolar seviyelerine çıktığını göstermektedir.
Yani rakiplerimizin 2 katı işçilik maliyetiyle dünya ölçeğinde nasıl rekabet yapabiliriz? Sizce bu mümkün müdür?
Tüm bunlara ek olarak özellikle ihracat yapan üretici tarafında dünya ölçeğiyle rekabet edebilir bir döviz kuru politikası izlenmelidir.
Bu döviz kuru politikasını izlemek maalesef ithalata dayalı bir ekonomik yapıya sahip olduğumuz için burada saydığımız önlemler arasında gerçekleştirilmesi en zor olanıdır.
Derin Gerçekler:
2024’e kadar seçimler var. Bir çok kişi belediyeler, belediye meclisi, milletvekilli, muhtarlık, Cumhurbaşkanlığına aday olacak. Sahi bu insanlar bu konunun fıkhına ne kadar vakıflar. Ehliyet ve liyakat konusunda ne durumdalar. Eğer bu konularda bilgi sahibi değillerse, o zaman neden bilmedikleri bir şeyin peşine düşüyorlar. Siz siyasetle ve siyasetçilerle ilgilenmezseniz, onlar sizin ilginiz ve bilginiz dışında sizinle ilgilenmeye devam edeceklerdir. Ve siyasi bir tercihte bulunmuyorsanız, en kötüsüne razısınız demektir. Siyaset aslında kendi kendini yönetemeyen, aralarında adalet, barış ve hürriyeti sağlayacak bir düzen oluşturamayan kalabalıklara Allah’ın cezasıdır. Eğer toplumlu namuslu insanlar namussuzlardan daha akıllı, dürüst ve cesur değilseler vay onların haline.
İnsanların çoğunluğunun akıllı, dürüst ve cesur olması beklenmez. Ama toplumun çoğunluğu, azınlık da olsa, adil, dürüst ve cesur bir topluluğa iktidar imkanı sağlıyor ve kurallara uymayı kabul ediyorsa, orada, herkesin inandığı gibi yaşadığı, düşündüğünü özgürce ifade edebildiği, insanların mallarının, canlarının, namuslarının ve nesillerinin güvende olduğu, kararların istişare ve şura ile alındığı, görevlendirmelerin ehliyet ve liyakat esası üzerinde gerçekleştirildiği adil bir yönetim kurulabilir.
Not 1: Irak’ta dövizdeki artış protesto edildi.
Bağdat'ta,dinarın dolar karşısında değer kaybetmesiyle ekonomik şartların zorlaştığını söyleyen yüzlerce protestocu,hükümete 'önlem alınması' için çağrıda bulundu.İthal ürünlerin dolarla satıldığı Irak'ta, maaşlar dinar ile ödeniyor.
Not 2: Bir filozofun bütün ömrü ölmeye hazırlanmakla geçer.
Ölüme Övgü, Cicero
Not 3: "Adaletsizliğin iki türü vardır: Biri zarar verenlerin, diğeri ise başkasına haksızlık yapılmasına mâni olabilecekken, bunu yapmayanların adaletsizliğidir."
Yükümlülükler Üzerine, Cicero
Not 4: Öyle rektör Prof.’lardan söz ediliyor ki,(hem de İlahiyatçı) “Beni Cumhurbaşkanı atadı, ben burada devleti, Cumhurbaşkanını temsil ediyorum.. İtiraz istemiyorum, verilen görevi yapacaksınız. Ulul emre iteat gerekir. Devletin bir bildiği var ki, öyle takdir edilmiş. Sizin göreviniz belli.” İyi bir de “Biat” alın oldu olacak!?.
Nuri Demirağ Uçak fabrikasını kurduğunda, bazı illerde Orta Uçak teknikeri sanat mektebi kurmuştu. Sahi niçin bu kadar üniversite var? Niye “Yüksek okul” değil. Niye kimse 2 yıllık ön lisans programlarını seçmez. Bir yanda iş hayatına katılır, öte yandan isterse dört yıla da tamamlar. Niye buralardan mezun olanlar kendi işlerini kurmazlar da devlet memuru olmak isterler?
Plandemi sürecindeki kimi prof. ünvanlı kişilerin bilim kurullarında, piyasada, bürokraside, medyada nasıl açıklamalarda bulunduklarını gördünüz. Bunlar mı bilim adamı, bunlar mı bilim adamı yetiştirecek!
Üniversitelerimizdeki akademisyenlerin doçentlik kadrosu elde edildikten sonra yavaşlayan ortalama yayın sayısı, profesörlük kadrosu elde edildikten sonra hızla geriliyormuş. İlginç değil mi, Akademik deneyim arttıkça akademik yayın sayısı geriliyor!?.
Bir de inhital konusu var, Üniversitelerde bir türlü çözülemeyen. Hatta tez hocası, talebesinin tezini yazıyor. Tez yazan şirketler var artık. Bu OPEN AI (GPT3) yapay zeka da tez yazabiliyor. Yani işin suyu çıktı. Yabancı talebeler, kimi Vakıf üniversitelerinde talebelerle yapılan pazarlıklar, daha bir çok üniversitede taciz ve mobing iddiaları, rüşvet, torpil, ihaleye fesat karıştırma, sahte bilirkişi iddiaları. Buradan yetişen gençlerden kim ne hayır bekleyebir ki!
Not 5: Hasan dağı arpalıktır,
Eğer saban yürürse...
Her derede bir değirmen,
Eğer suyu gelirse...
Her kümeste bir tavuk,
Eğer köylü verirse...
Güzel gidiş bu gidiş,
Eğer sonu gelirse!
Not 6: 1 ürünü almak için 10 kişi siradaysa o ürünün fiyatı artar. Buna iktisatta arz‐talep denir. Fizik kanunları kadar gerçektir. Fırsatçılık cahil halk lafı. 1 kişi işe alınacak yere 10 kişi basvuruyorsa orada da maaşlar düşer, yükselmez. Herseyin fiyatını arz‐talep belirler.
Fiyatların düşmesi mi isteniyor? Ya arzı artiracaksin, ya talebi kisacaksin. Tercihen de ikisini aynı anda yapacaksın. Bu kadar basit. Bunlar olmadan yapılan devlet müdahalesi ancak ve ancak karaborsa oluşturur. Tam şu anda olduğu gibi.
Not 7: TR'deki günlük hayatta karşılaştığınız aklına gelebilecek her türlü problemin altında yatan tek bir sebep var: Sevgisizlik. İnsanlar başkalarını dolandırıp, her yolu mübah görerek çok paraya sahip olunca o paranın kendilerine hiç sahip olamadıkları sevgiyi vereceğini sanıyorlar.