Medya kuruluşlarının Ankara temsilcilerini kabul ederek gündeme yönelik açıklamalarda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan çapıcı açıklamalarda bulundu. Nükleer savaş riski hakkında konuşan Fidan, ABD seçimi ve Trump’ın olağan hamleleri hakkındaki sorulara yanıt verdi.

“HER LİDERE NASİP OLMAZ”

En son ocak ayında gazetecilerle bir araya gelen Bakan Fidan Trump’ın ABD seçimini kazanmasını “Trump’ın ikinci dönemini yaşayacağız. Trump bu kez, Kongre'nin iki kanadında da artık üstünlüğü ele geçirdi. Bu her zaman her lidere tek seçimde nasip olmaz. Böyle bir üstünlüğü var” sözleriyle değerlendirdi.

TRUMP’IN TEMELİNDEKİ 2 HUSUS

Trump’ın planlamasında temelde 2 husus olduğunu söyleyen Bakan, “Birincisi, eğer Kabineye bakarsanız, görülen emare, bu kadar İsrail yanlısı bir kabinenin Netanyahu'nun bütün yayılmacı emellerini destekleyeceği yönünde. İkincisi ise Trump’un “Ben savaşları bitirmeye geliyorum, yeni savaş çıkarmaya değil” diyor olması.

“DEVAM EDEN GÖRÜŞMELER VAR”

Bu tezatlığın yansımalarının gelecek süreçte görüleceğini söyleyen Fidan, “Bu esnada tabii Gazze savaşıyla, Lübnan'daki savaşla ve İran'la muhtemel gerilimle ilgili devam eden görüşmeler, konuşmalar, stratejik analizler var. İşte bölgede muhataplarımızla yaptığımız istişareler var. Onları da belki ilerleyen dönemlerde paylaşırız” sözlerini kullandı.

“BU BİR ŞAKA DEĞİL”

Biden bu kararı Trump ile görüşmeden almış olabilir mi sizce? Çünkü görüşme yaptıktan sonra açıklandı, Oval Ofis görüşmesi. Yani ona rağmen alınmış bir karar olması mümkün mü?

Demokratların belli konularda atmak istedikleri adımları, şimdi seçim baskısı olmadan attıkları kanaatindeyim. İşte Ukrayna konusunda, İsrail konusunda görüyoruz atılan adımları. Burada nükleer bir risk var mı? Açıkçası nükleer adı konuşulmaya başladığı andan itibaren nükleer risk oluşur. Adam şunu söylüyor: ‘Siz benim topraklarımın içerisinde benim tolere edebileceğimden daha fazla füze ve saldırı yaparsanız, benim bunu durdurmamın yolu, elimdeki araçlarla olmuyorsa, diğer bir üst aracı kullanırım’. Bunu açıktan söylüyor. Bu bir şaka değil. Karşı taraf ise ‘Senin elinde nükleer silah var, sen beni nükleerle tehdit ediyorsun diye istediğin yeri işgal etmene de ben izin vermem’ diyor. 

RUSYA İLE ÇİN YAKINLAŞMASI

Cumhuriyetçiler Çin'e yönelik yoğun baskı politikasını tercih eden taraftalar. Demokratlar ise neredeyse bir rejim değişikliğine gitmeyi arzulayacak kadar Rusya’ya baskı yapılmasından yana. Şimdi, Çinliler de Amerikan yönetimlerinden payına düşen gerilimi alıyorlar. Ruslar zaten aldılar. Biden giderayak daha ileri tedbirler geliştiriyor. Netice itibarıyla Rusya ve Çin’in şu anda Amerika'ya karşı daha farklı iş birlikleri arayışı içinde olmasını gerektirecek sebepleri bizzat Amerika üretiyor. Şimdi ABD bunu ne tür bir politikayla ya da hangi diplomatik adımla başarabilecek, onu göreceğiz. Bu adımların her biri bizi yakından ilgilendiriyor. Bunu çok yakından takip ediyoruz.

TRUMP'IN 5 HAMLESİ

Benim gördüğüm kadarıyla Trump’un dört beş hamlesi olabilir. Her bir hamlenin de kendine göre artıları eksileri var. Benim Trump'tan aldığım izlenim, belli konularda söylemi devam ettirip kritik konuları ilk başta biraz akışına bırakacağı yönünde. Çok fazla radikal karar almayabilir. Radikal karar alacağı belki de en önemli husus, kendi eviyle, yani Amerika'ya ilgili. Özellikle göçmenler meselesine dair yaptığı vaatleri yerine getirmek. Bu, hem iç siyasette hem de dış siyasette maliyeti en az olan husus. Burada başta Meksika olmak üzere bazı Latin Amerika ülkeleri ile daha yapısal bir iş birliğini kurması gerekiyor.

"OLACAKLARI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ"

Demokratlar da son bir iki yıldır bunu gerçekleştirmeye çalışıyordu. Mesela mevkidaşım Antony Blinken, göçmen meselesinin nasıl yönetileceğini görüşmek üzere sürekli Meksika’ya gidip geliyordu. Demokratlar için göçmen meselesini yönetmek tabii ki biraz handikaplı bir konuydu. Bir taraftan göçmenlerin oluşturduğu bir tabandan oy alıyorsunuz, diğer taraftan da göçün hem sisteme hem siyasete yük bindirmesini de engellemeniz gerekiyor. Dolayısıyla Demokratlar, içeride ve dışarıda deklare etmeden tedbir almayı tercih ettiler. Bunu deklare etmeleri siyaseten onlara maliyet üretecekti. “Gizlice işte Meksika ile konuşalım, diğer geçiş güzergahı olan Güney Amerika ülkeleriyle konuşalım, bir yapısal tedbirler paketi üretelim ki, bizi siyaseten bu kadar baskı altında bırakan bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmayalım” deseler de, açıktan bir göç karşıtlığı yapamıyorlar. Tabii bunlar dediğim gibi, Amerika'nın şu anda kendi içinde yaşadığı olaylar. Trump icraatlarına bunlardan biriyle başlayabilir. Jeopolitik sorunlarda, biraz daha bekle gör politikasını veya öteleme politikasını tercih edebilir. Ukrayna-Rusya savaşına, ilk etapta biraz daha aktif eğilebilir. Bunları hep birlikte göreceğiz. 

Editör: Miray Çelen