Adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer.
Görenler onu, zamanın Kadısına şikayet ederler.
Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.
Adam:
"Doğrudur, öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim." der.
Kadı:
"Sen bizim aklımızla alay mı ediyorsun efendi?" diye çıkışır.
Adam:
"Hayır efendim, aynı zamanda Kadiya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti." der.
Bunu duyan Kadı hemen:
"Rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyâdesiyle üzdü." der.
İnsanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.
Kadı onlara der ki:
"Bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, Ashab-ı Kehf köpeği Kitmir'in soyundan geldiğini keşfettim."
Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet ölür...
Atamızdan bir anı:
Paşam çok içiyorsunuz. Halkın dedikodusu bitmiyor. Biraz azaltsanız mı? deyince, Mustafa Kemal gülümsemiş...
Başka bişey konuşuyorlar mı peki Salih? demiş.
Hayır Paşam. Varsa yoksa içkiniz
Elini Bozok'un omzuna koymuş; Biz yedi cephede savaştık Salih.. Bir Vatan var ettik, Cumhuriyet'i ilân ettik. Bak kendin söylüyorsun, çaldı çırptı, vatanı sattı diyemiyorlar ya, bırak konuştukları içkimiz olsun...
Türk Milleti için kendini feda eden Muhteşem insan bu yüzden hayatının baharında 57 yaşında vefat etti.
Şevket Altuğa selamla:
Şevket Altuğ, sizi neden göremiyoruz? sorusuna şu cevabı vermiş:
Türk toplumunun değerleri değişti. Türk toplumuna sunulan işlerin içerikleri değişti. Yani ben şu andaki içeriklerle hiçbir dizinin içinde olamam.
Eleştiri olarak kabul etsinler, biraz da yaşlılığıma versinler... Bütün yapılan işlerde tabanca, tüfek, millet birbirini öldürüyor.
Bütün erkekler sakallı. Bizim zamanımızda sakal rol gerekirse bırakılırdı. Bu ortamda ben olamam. Çünkü biz yaptığımız işlerde topluma sevgiyi, hoşgörüyü, toleransı, birlikte yaşamayı, dayanışmayı öğretmeye çalıştık.
Böyle bir senaryo ile karşılaşırsam yaşıma rağmen hâlâ oynayabilirim. Ama karşılaşacağımı da pek zannetmiyorum.
Böyle sanatçıların ellerinden öperiz. Teşekkürler büyük usta halkın sanatçısı nasıl olurmuş gösterdiğin için..
Son söz: Yapılanlar bir noktadan sonra zülfü yare dokunuyor. Tanrı gibi hareket etmenin insanlar ve mensup oldukları toplumları için her zaman ağır sonuçları olmuştur.
Sözün özünü yazmaktan kaçınmayacağız; Bu ülkede iktidar da muhalefet de konumlarından oldukça mutlu...
İkisinin yandaş ve candaş medyası da kendi tabanlarını gaza getirmek için her yolu deniyor...
Ve ne oluyorsa, Türk halkına oluyor...
Çünkü hem iktidara, hem muhalefete oy verdikleri için pişman olan milyonlarca Türk yurttaşının yoksulluk, işsizlik, hayat pahalılığı ve açlıkla mücadelesi giderek büyüyor...
Siyaset kendi keyfindeyken, bir zamanlar "kendi kendine yeten yedi ülkeden biri" olan Türkiye'nin sosyoekonomik esarette sürüklenmesi ne kadar utanç verici değil mi?.. İktidarına da, muhalefetine de yazıklar olsun...
Not 1: Bugünlerde “Brezilya nasıl başardı?” sorusunu tartışıyoruz ama meselemiz bundan büyüktür. Keşke meselemiz enflasyon, yabancı yatırım veya kur olsa da Brezilya’yı örnek alsak ya da bildiğimiz gibi yapıp kurtulsak… Değil. Sistemsizliğimiz o kadar derin ki, bugün yaşanan kriz halinin ötesinde bir soruyu akla ve dile getiriyor: Türkiye niye başaramıyor?
Kabul edelim bizim “sistem”le işimiz yok. Tecrübe içeren, liyakatı önemseyen, verimlilik üreten, gelişmeye açık, gündelik siyasete kapalı, rekabete açık modellere ilgimiz yoktur. Yıllarımız böyle geçti, böyle de geçecek görünüyor…
Kaliteli, ehliyet liyakat sahibi ahlaklı düzgün adam istemiyorlar bu ülkede ülkeyi yöneten siyasiler ve onların elit bürokratları.
Not 2: Benim etrafımda kirasını artık karşılayamaz hale gelince İstanbul’dan, Ankara’dan taşınmaya çalışanlar var. 20-30 yıldır tutunabildikleri şehirlerde daha fazla barınabileceklerinden umutları kesildi.
Ev sahipleri ile kiracıların karşı karşıya getirilmesine bir Metin Külünk, ses yükseltiyor. Toplumsal barışı bozar, tehdit ediyor diye.
Haksızlık etmeyelim; bir de Devlet Hava Meydanları duyarlı. Kendi kiracısına o da. İstanbul Havalimanı’nı işleten kiracısı İGA’yı, zorda bırakmadı. Ev sahibi olarak, 1 milyar 195 milyon avroluk salgın dönemi kirasını, 24-25 yıl sonraya erteledi. Acelesi yok, sıkışmasınlar; 2018-20 arasını, 2042-43’te öderler diye. CHP Milletvekili Atila Sertel’in sorusu üzerine açıklanmıştı.
Fakat nerede böyle fakir babası ev sahibi! Başka da ne kiracıyı ne ev sahibini düşünen yok.
Arabasından ikinci MTV alınan, tuvalet kâğıdına bile vergi zammı konan vatandaş; milyar milyar vergi ayrıcalıkları tanınan kamu müteahhidi kadar şanslı olacak değil.
Ev sahibi devlet olan, yaşadı. Olmayan, kendi derdine yansın.
Not 3: Gidişat hiç iyi değil. Hatta çoktan geri döndürülemez hasarlar oluştu bile... Üreticiler %138 gibi astronomik maliyet artışlarını fiyatlara yansıtmak zorunda kalıyor. Enflasyon daha da tırmanacak, hayat pahalılığı çekilmez bir noktaya gelecek. Aralık’ta seçim politikaları piyasayı paraya boğacak. Sonrasında, ülkeyi düzlüğe çıkarmak için acı dolu yıllar bizi bekliyor olacak.
İşte burada en çok dehşete düşüren şey, genel kayıtsızlık havası... İşini iyi yapan az sayıdakileri özenle ayrı tutarak; sivil toplum örgütleri işi savsaklıyor, odalar, dernekler, akademisyenler meseleyi oyalıyor. Her birimiz “beni ilgilendirmez” modunda hareket ediyoruz. Eğer bizi etkilemeye başlamışsa da sadece yakınıyoruz ama sesli söylemiyoruz.
Sonuç olarak, ekonomideki kara tablo karşısında eli kolu bağlı izliyoruz ve gerçeği dile getirenleri “karamsar” damgasıyla yaftalıyor, susturuyoruz. Herkes gerçekten bir şeyler yapmak yerine, “gerçek benden uzak olsun” rahatlığında... Yeni ekonomi yönetiminde Şimşek&Erkan ikilisinin makule dönüş çabasını takdir ediyor ve halaskârvari bir umutla izliyor, gözlüyor, cesaretlendiriyoruz.
Not 4: Bir günahkarın aziz sayılmaya başlaması için pek çok iyilik yapması gerekirken iyi bir insanın kötü sayılması için yalnızca küçük bir yanlış adım atması yeterli oluyor.
Not 5: Psikoloji alanındaki yeni bir araştırmaya göre, ahlaki kaygılar yüzünden insanlar daha az affedici olabiliyor. Hatta, kendi değerlerine aykırı davranışlar sergileyen insanları tek kalemde silebiliyor. Bulgular, üzgün olmaktansa güvende olma düsturuyla tutarlıdır. Ahlaki etkileşimler büyük ölçüde güven gerektirir, bu nedenle başkalarıyla işbirliği yapmaya aşırı eğilimli olmak, hızla talihsizliğe yol açabilir. Bir kişinin, kendi ahlaki değerlerini paylaşmadığına dair bir belirtiye ihtiyatla yaklaşması, muhtemelen uzun vadede meyvesini verecektir.
Not 6: Neremizden tutarsak tutalım her şey elimizde kalıyor.
Aile bağlarından; dostluk, kardeşliğe…
Komşuluktan; baba dostu olmaya…
Şimdilerde böyle bir yakınlaşma var mı?
Bence yok!..
Milenyumla birlikte ne kadar güzelliğimiz varsa hepsi sanki buhar oldu uçtu.
Nasıl oldu… ama uçtu da…
Bildiğim tek şey biz böyle değildik.
Adap vardı…
Edep vardı…
Büyüğe saygı, küçüğe sevgi vardı.
Her şeyden önce ilişkilerde bir hassasiyet vardı.
Din adamı saygı görürdü…
Bilim adamı saygı görürdü ya, maalesef bugün ikisi de saygı görmez oldu artık.
Not 7: Bugünkü enflasyon ve dış borç iflas riskinden kurtulmak için önce gösterge faizini reel faiz seviyesine çıkarmak gerekir. Dünyada örnekleri çoktur.
ABD'de Temmuz 2022’de TÜFE oranı yüzde 9,1 idi. FED faizleri 0-0, seviyesinden 5,25-5,50 seviyesine çıkardı. TÜFE oranı bir yıl sonra 2023 Temmuz ayında yüzde 3,0’e geriledi.
Gelişmekte olan ülkeler içinde, bize en yakın ve başarılı örnek Brezilya’da yaşandı.
Brezilya’da Mayıs 2022’de TÜFE oranı yüzde 12,3 idi. Merkez Bankası faizleri kademeli artırdı ve Başkan Lula’nın itirazına rağmen enflasyonun üstüne yüzde 14’e çıkardı. 2023 Temmuz ayında TÜFE yüzde 3,16’ya geriledi. Nisan 2023 itibarıyla son bir yılda 89,7 milyar dolar yabancı yatırım sermayesi girdi. Şimdi, Brezilya Merkez Bankası gösterge faizini indiriyor.
Aslında bırakın dünyayı Türkiye de 2018 kur şoku ve enflasyonunda aynı uygulamayı yaptı ve başarılı oldu.
Bu gerçeklere rağmen bugün Türkiye'de neden reel faizler eksi tutuluyor.
Borsayı korumak içinse, borsada yüksek manipülasyon var. Balon yapınca aniden düşer.
Ekonomi canlansın diye ise, kısa vadede etkili oldu ve fakat orta ve uzun vadede durgunluk yaşayacağız.
Kur artsın ve ihracatta rekabet gücümüz artsın diye ise; çalışmadığını gördük. Çünkü üretim dışa bağımlıdır. İthal girdi payı yüksektir. Kur artışı maliyetleri artırıyor ve ihracat malı rekabet gücü kazanamıyor.
O zaman, bizde ve dünyada örnekleri olduğu halde, Türkiye neden eksi reel faizde direniyor?
Not 8: Allah’ım! Gözleriyle bana bakan ama kalbi bana zarar vermek için pusuda bekleyen, benden bir iyilik gördüğü zaman onu gizleyen, bir kötülük gördüğü zaman da onu herkese yayan hileci ve aldatıcı bir dosttan sana sığınırım.
Not 9: "İçinizden en az yarısını, arzuladığımın yarısı kadar bile tanımıyorum; ve yarınızdan azını hak ettiğinizin ancak yarısı kadar sevebiliyorum!"
Bilbo Baggins
Not 10: Herkes enflasyonu konuşuyor fakat gelecek 5-10 yılda Türkiye’nin önündeki en önemli sorun emeklilik sistemi olacak. Ortalama yaşın 33 olduğu 85 milyon nüfuslu bir ülkede 16 milyon emekli var. Hızla yaşlanmakta olan Türkiye’de nüfus bence 90 milyonu hiçbir zaman geçmeyecek. Dışarıdan ciddi sayıda sığınmacı ve kontrollü göç almadığımız sürece.
Not 11: Yolda yürüyen insanların gözlemime göre %80'i ya cep telefonuyla oynuyor ya da telefonda birisiyle konuşuyor. Normal şekilde yolda yürüyen insan çok az. Bu sadece bana mı çok garip geliyor? Bu kadar insanın yola çıkar çıkmaz acil bir işi çıkmış olamaz.
Not 12: Kişinin arzularının peşinde koşup durduğu şeyler sürekli olarak onu aldatır, yanlış yola yöneltir ve o sürçüp sendeler, sonunda düşer; neticede bunlar neşe ve coşkudan ziyade sefalet ve ıstırap getirirler, ta ki dayandıkları bütün temel çökünceye kadar,
Not 13: Bu dünyada imkan dahilinde olan hiçbir tatmin onun şiddetli arzusunu dindirmeye, taleplerinin önüne nihai bir hedef koymaya ve yüreğinin dipsiz kuyusunu doldurmaya kifayet etmez.
Hayatın Anlamı, Schopenhauer
Not 14: mutluluk her zaman gelecekte, değilse geçmiştedir ve içinde bulunulan an, rüzgârın güneşli bir vadinin üzerinde sürüklediği küçük kara bir buluta benzetilebilir; bulutun önünde ve arkasında her şey pırıl pırıldır, sadece kendisi her zaman bir gölge düşürür.
Not 15: Hayatımız öncelikle bize başka bir şeyle değil, ancak bakır bozukluklarla yapılmış bir ödemeye benzer; ki bizim bu ödemeye karşı bir alındı makbuzu vermemiz gerekir; bakır bozukluklar günler, alındı makbuzu ölümdür.
Hayatın Anlamı, Schopenhauer
Not 16: Nietzsche şöyle diyor: "İnsanlığın İki temel sorunu var. Adaletsizlik ve anlamsızlık. Birine karşı hukuku bulduk, diğerine karşı sanatı. Ancak insanlar hukuka ulaşamadı, sanat ise insanlara..."
Not 17: Şamana “Zehir nedir?” diye sormuşlar, “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir” demiş: “Güç, yiyecek, ego, hırs, kıskançlık, korku, öfke, kendini beğenmişlik, hatta iyi niyet...”
Not 18: "İyi insanlar daima kaybederler,
Çünkü adil dövüşürler,
İyi insanlar daima kaybederler,
Çünkü dürüsttürler,
İyi insanlar daima kaybederler,
Çünkü kazanmayı önemsemezler."
| Konfüçyüs |
Not 19: Evler büyüdü ama aileler küçüldü, zekâ arttı ama vicdan azaldı, uzay yakın ama komşu uzak oldu, iletişim araçları arttı ama muhabbet azaldı, ilaçlar kolay bulunur oldu ama kanserler çoğaldı, bilgi arttı ama güven azaldı..BEN'ler büyüdü, BİZ'ler azaldı..!
Not 20: Can sıkıntısının en önemli nedenlerinden birisi bitirilmemiş işlerdir. Ertelenen her sorumluluk insanın bedenine ve zihnine ağır bir yük olur. Stresi çoğaltır, verimi düşürür ve yaşam enerjisini sinsice tüketir. Çözüm; kaçmayı bırakmak, bir yerden başlamak ve yüzleşmeyi bilmektir.
Not 21: Müşteriyi kazıklamanın "Ticari Zeka",
Halkı kandırmanın "Siyasi Zeka",
Ambulans arkasına takılmanın "Pratik Zeka",
Şike yaparak kazanmanın "Sportif Zeka",
Niyeti suistimal etmenin "Kıvrak Zeka" olarak algılandığı bir ülkenin zekâya değil, ahlaka ihtiyacı vardır.
Not 22: Dünyada en hızlı nesli tükenen tür:
"Vicdanlı, ahlaklı, saygılı insan.."
Not 23: Tolstoy şöyle diyor: “Bozulduğu zaman insandan daha korkunç bir yaratık yoktur.”
Not 24: "Birden fazla tekrarlanan hata bir karardır."
- Paulo Coelho
Not 25: Almancada harika bir kelime vardır, ''Frendschämen'': Bir başkasının hal, tavır ve davranışından ötürü utanç duymak..
Not 26: Diplomanın Örtmedikleri, Örtemedikleri :
1- Kibir
2- Cehalet
3- Bencillik
4- Sevgisizlik
5- Duyarsızlık
6- Nezaketsizlik
7- Düşüncesizlik
8- Merhametsizlik
Not 28: Sokrates diyor ki: “Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar.” Paulo Coelho bunu şöyle açıklıyor: "Sadece sıradan insanlar tehlikeden uzaktır, dolayısıyla risk al, hayallerinle yüzleş."
Not 29: Paulo Coelho şöyle diyor: "Açıklama yaparak zamanınızı boşa harcamayın: insanlar sadece duymak istediklerini duyarlar."
Not 30: Türkiye'de En Çok Değer Verilen Şeyler:
-Para
-Partiler
-Diziler
-Ünlüler
-Futbol
-Beton
-Hurafeler
-Kurnaz insanlar
Değer Verilmeyen Şeyler:
-Kitaplar
-Bilim
-Hayvanlar
-Ormanlar
-Aydınlar
-Sanat
-Sorgulayanlar
-Medeni insanlar
Not 31: Sürekli kitap okuyup, film izleyen; kendini geliştirmek için uğraşlarına, hobilerine zaman ayıran insanlar var. Saçma sapan tartışmalara dahil olmuyorlar. Kendi kurdukları dünyada mutlu mesut yaşıyorlar. Var böyle insanlar...
Not 32: GİZLİ TUTMAN GEREKEN 5 ŞEY:
1. Büyük planın.
2. Aşk hayatın.
3. Kazandığın para
4. Gelecek hamlen.
5. Aile problemlerin.
Not 33: Neden mi Mutsuzsun ?
•Hep fedakarlık yapıyorsun.
•Talep hiç etmiyorsun.
•Sınır koymuyorsun.
•Her şeye evet diyorsun.
•Hayır demesini bilmiyorsun.
•Çok iyi niyetlisin.
•Herkesi kendin gibi sanıyorsun.
•İnsanları henüz tanımamışsın.
Not 34: Psikiyatrist Viktor Frankl muazzam tespiti:
"İnsanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır.."
Not 35: Enerjimizi Tüketen 10 Alışkanlık:
1- Yaşadığı her olayı kişisel algılamak
2- Geçmişe takılıp kalmak
3- Aşırı stres
4- Erken kalkmamak
5- Mükemmelliyetçi olmak
6- Aşırı düşünmek
7- Çözüm değil suçlu aramak
8- Sorgulamamak
9- Hayır diyememek
10- Herkesi memnun etmeye çalışmak..
Not 36: Yaşam Kalitenizi Arttıracak 10 Şey:
- Az konuşun, çok dinleyin.
- Spora başlayın.
- Çiçek yetiştirin.
- Kitap okuyun.
- Teşekkür edin.
- Merakınız ilim olsun.
- Bir şeyleri eksiltin.
- Barınaktan hayvan sahiplenin.
- Her söylenene inanmayın.
- Televizyonu kapatın.
Not 37: Okuduğunuza Pişman Ettirmeyecek Tavsiye 11 Kitap:
1- Bülbülü öldürmek
2- Karamazov kardeşler
3- Yüzyıllık yalnızlık
4- Açlık sanatçısı
5- Şeker portakalı
6- İçimizdeki şeytan
7- İnsanın anlam anlayışı
8- Sofie'nin dünyası
9- Satranç
10- İnsan ne ile yaşar ?
11- Kırmızı Pazartesi
Not 38: “Ölümün olduğu bu dünyada,
Hiçbir şey çok da ciddi değildir aslında...” -Franz Kafka
Not 39: Acılar insanları değiştirir.
Eğer bir insanı değiştirmek istemiyorsanız, onu kırmayın.
| Paulo Coelho |
Not 40/ Kitap Okumak...
Tek başına saatlerce kitapçıda dolaşmak... Kitap kapaklarını incelemek... Arka kapak yazısını okumak... Biraz kitapçıda okuma yapmak... Az bilinen efsane psikolojik tedavi yöntemlerinden biridir; aşırı rahatlatıcı bir olay. İnsanı dinginleştir. Kendine getirir.
Not 41: 1970'de yaşayan birine göre;
3 kat daha fazla tüketiyoruz,
2 kat daha fazla kazanıyoruz,
Ama 10 kat daha mutsuzuz,
18 kat daha sağlıksızız.
Ve o günkü insanların sahip olduğunun sadece %5'i kadar boş vaktimiz var.
Not 42: Sabah 6'da yataktan fırlayan, giyinip zorla bir şeyler atıştıran, başka birine para kazandırdığı yere ulaşmak için trafikle boğuşan ve tüm bunlara sahip olduğu için müteşekkir olması istenen biri hayattan nasıl keyif alabilir?
-C. Bukowski
Not 43: Çocuklarda beş haslet vardır ki, büyüklerde olsa evliya olur:
1. Rızık için endişe etmezler.
2. Hasta olduklarında şikayette bulunmazlar.
3. Tek başına yemeyi sevmezler.
4. Hata yaptıklarında, korkar ve ağlarlar.
5. Kavga ettiklerinde, kin tutmaz hemen barışırlar.
İmam Suyûtî
Not 44: Çirkef insan önce saçmalayarak tepkinizi çeker. Sonra damarınıza basıp sizi kendi seviyesine indirir. Sonra mantığınıza hakaretler yağdırarak dengenizi iyice sarsar. Sonra erdem, nezaket ve sakinlik üzerine ahkam keserek sizi kendinden aşağıya düşürür ve üzerinize çıkıp tepinir.
Not 45; "Bir gün bir öğretmen tahtaya şöyle yazdı:
9x1 = 7
9x2 = 18
9x3 = 27
9x4 = 36
9x5 = 45
9x6 = 54
9x7 = 63
9x8 = 72
9x9 = 81
9x10 = 90
Yazmayı bitirip sınıfa döndüğünde bütün sınıf ilk sırada yapmış olduğu hata yüzünden kendisine gülmekteydi.
Not 46: Paulo Coelho güzel söylemiş: “Kendinden başka bir şeye ne kadar çok bağımlı olursan, o kadar az mutlu olursun. Mutluluk kendine yetebilmektir.”
Not 47: Çinli bir köylü baltasını kaybetmiş. Komşusunun oğlundan şüphelenmiş, çünkü çocuk bir hırsız gibi konuşuyor, yürüyor ve davranıyormuş. Ertesi gün tarladaki aletlerin arasında baltayı bulmuş. Sonra çocuğu yine görmüş; bütün diğer çocuklar gibi konuşuyor, yürüyor ve davranıyormuş.
Not 48: Hazır enflasyon demişken, müsadenizle dün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Senelerdir, çalışma arkadaşlarımın doğum günlerinde hep aynı yerden hep aynı pastayı alıyorum. Devamlı aynı yerden ve devamlı aynı dayanak varlığı alınca, fiyat değişimini de çok rahat bir şekilde gözlemleyebiliyorsunuz. 2021 yılının Mayıs ayında 90TL’ye aldığım 8 kişilik doğum günü pastasına dün 520TL ödedim. Söz konusu tarihler arasında Türkiye’de asgari ücret ve dolar kuru 4 kat artarken, pastanın fiyatı 6 kat arttı! Devamlı fiyatların artışı, alım gücünün erimesi, maaşların tekrar artması derken fasit bir daire içindeyiz ve kimse de bu süreçten mutlu değil. Enflasyonla doğru dürüst mücadele edilmediği için, beklentilerin ve fiyat davranışının da her geçen gün daha da bozulduğunu görüyorum. Mesela İstanbul’da ulaşım fiyatlarına %52 artış gelmesine rağmen taksiciler bundan memnun olmazken, dün de yurtiçi uçak tavan fiyatlarına zam yapıldı. Enflasyon sınavı çok ama çok zor olacak!
Not 49: Öngörüm şudur; yerel seçim ardından öylesine yüksek bir fatura önümüze konulacak ki bizi IMF dahi kurtaramayacak. Sorum da şudur; neden ortalama 10 yılda bir, başladığımız yere geri dönüyoruz?
Not 50: Dün itibarı ile Kur Korumalı Mevduat denilen kabustaki toplam miktar 3 trilyon 280 milyar liraya ulaştı.
14 ayda üç katı artış.
Öyle bir bela ki, kuru serbest bıraksan buraya ödeyeceğin para akıl almaz bir miktara çıkacak.
Buraya ödeyeceğin fark arşı alaya çıkmasın diye bulduğun her doları satıp, kuru düşük tutunca da ihracatçın turizmcin can çekişiyor, cari açığın patlıyor.
Ve buna rağmen bu 3,3 trilyon TL mevduata Merkez Bankası’ndan ödeyeceğin fark 1 trilyon TL.