MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuştu. İsrail'in Refah'a yönelik saldırısına çıkışan Bahçeli, Birleşmiş Milletler'in bir an önce devreye girmesini söyledi. Sinan Ateş davasıyla ilgili de konuşan Bahçeli'den dikkat çeken açıklamalar geldi. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle;

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü intikam gününe tahvil etmek için çırpınan şehir eşkıyasının meselesi ne emek ne de dayanışmadır. Tıpkı ağbabaları Mars gibi. Hayatlarında tek bir fabrikaya girmemiş, tek bir emekçinin elinden tutmamış bu güruhun aklı rehinli, iradesi ipotekli vicdanı da tutsaktır. 1 Mayıs'ta yalnızca görevini yapan ve sağduyulu tavrı sebebiyle övgü alan Türk polisine düşmanca saldıranlar nefretle muamele edenler biliniz ki Haçlı kalıntısı ve düşman bakiyesidir.

"TERÖRİZE ETME ÇABASIDIR"

Emek gücü bir kimsenin çalışma ve mal üretme kudretidir. Hayatları miskinlik, tembellik, hainlikle geçen küçük bir azınlığın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nde sahneye çıkıp Taksim'e yürüme ve burada gösteri yapma gayesi her şeyden evvel maksatlıdır, maşalıktır, madravazlıktır. Emek ve Dayanışma Günü'nü ülkenin her yerinde kutlamak mümkündür. Peki bu Taksim ısrarı nedendir? Buradaki amaç nedir? Emek ve Dayanışmayla Taksim'in ne alakası vardır? 1 Mayıs 1977'deki vahim hadiselerin tekrarı mı planlanmaktadır? Taksim hesabının altında yatan hesap nedir? Emek kutsaldır, emekçilerimiz saygındır, hepsi de başımızın üstündedir. Ne var ki emekle emekçiyle, üretimle ve alın teriyle helal kazançla hiçbir bağlantısı olmayan 3-5 haydutun 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü'nü terörize etme çabası ilk başta emek ve emekçi düşmanlığına hizmettir.

Devlet Bahceli Tbmm Grup 01052024 Aa (4)

CHP'nin DEM'in ve marjinal partilerin bu düşmanlığa çanak tutmaları kimin kiminle yol yürüdüğünün teyit özetidir. Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail aleyhine açılan soykırım davasına müdahil olma kararı çok önemli bir adımdır. Geçen hafta İsrail'e yönelik ticaretin durdurulması da ülkemizin insani ve vicdani çerçevede ne alırım ne kaybederim çetelesi tutmadan yaptığı muazzam bir siyasi hamledir. Böylelikle Türkiye'nin İsrail'le ticaretini diline dolayıp fitne çıkarların hesapları bozulmuştur. 4-5 Mayıs 2024 tarihlerinde Gambiya'nın başkentinde yapılan İslam İş Birliği Teşkilatı 5'inci Zirvesi'nde ülkemizin görüşleri açık yüreklilikle seslendirilmiştir. Bu kapsamda Dışişleri Bakanımızın İslam ülkelerine direk söylediği İsrail'i durdurmalıyız. Ya barışla ya da zorla sözleri kararlı ve korkusuz bir mesajdır.

"35 BİNİN KANI NETANYAHU'YU BOĞACAKTIR"

Netanyahu ve yönetimi için hesap günü yakındır. Bundan kaçış ve kurtuluş söz konusu değildir. 35 bin masumun dökülen kanı Netanyahu'yu İnşallah boğacaktır. Dünyada en sağır edici ses acı çeken bir mazlumun suskunluğudur. Mazlumun suskunluğu ise hiçkimse yanlış anlamamalıdır. Hem Türkiye hem de dünyada pek çok ülke zalim İsrail'e karşı ayaktadır.

Devlet Bahceli Tbmm Grup 01052024 Aa (2)

İsrail'in Gazze katliamı geçtiğimiz hafta sonunda Almanya, Fransa, Küba, Kanada, ABD, Arnavutluk başta olmak üzere pek çok ülkede protesto edilmiştir. Sivil ve masum bir halka reva görülen hunhar ve barbar saldırılar lanetlenmiştir. İsrail vatandaşları da hükümetlerini kınamakta ve saldırıların durdurulmasını talep etmektedir. Birçok ülkede üniversite öğrencileri ayaktadır. ABD'deki bir üniversitede yapılan mezuniyet töreni sırasında öğrenciler mezuniyet cübbeleri üzerindeki kefiyelerle Filistin bayrağı açmış, soykırım karşıtı sloganlar atmışlardır. Demokratik ve meşru gösterilere zorbalıkla karşılık veren, öğrencilere ters kelepçe vuran, gözaltı uygulaması yapan bazı ülkelerin hali pür meali rezalettir. Hani nerede özgürlük ve insan haklarına riayet? Hani demokratik haklara saygı? Hani nerede adalet ve hukuka bağlılık? İşlerine gelince insan hakları bilirkişiliği yapan ve bu konuda raporlar ve ev ödevleri hazırlayan ülkelerin işlerine gelmediğinde hak ve hukuk ihlallerine sınır tanımamaları utanç duyulacak bir ikiyüzlülüktür.

"NETANYAHU'NUN BEDEL ÖDEMESİ HUKUK NAMUSUDUR"

Cani Netanyahu lehine uluslararası ceza mahkemesine baskı yapmaya başlayan Batılı ülkelerin insanlık değerleriyle çelişmek şöyle dursun, bu değerlere açık açık cephe aldığı bariz bir gerçektir. Bizim bu çifte standartçı ahlaksızlığa karnımız tok, yüzümüz dönüktür. Kim ne yaparsa yapsın insanlık zulme karşı birleşmiş ve bilenmiştir. Bu gelişmeler yaşanıyorken Kahire'de yürütülen ateşkes ve rehine takası anlaşmasının çıkmaza girmesi çok tehlikelidir. Refah'a operasyon tehdidinden geri adım atmayan Netanhayu, müzakere sürecini dinamitlemektedir.

Devlet Bahceli Grup Toplantisi 16042024 Iha 3

Gazze'ye yönelik saldırıların kesilmesini açıkça ihtiva etmeyen bir anlaşmanın kalıcı ve kabul edilebilir olması elbette düşünülemeyecektir. İsrail yönetiminin ateşkes çabalarını sabote etmek için beyhude gerekçeler uydurması esir takasını eş zamanlı olarak Gazze'ye saldırıları sonlandırma talebine kapalı durması soykırımın devamına işarettir. Gazze'de yaşayan, sona ermesine yanaşmayan Netanyahu'nun bedel ödemesi artık bir insanlık ve hukuk namusudur.

"BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ACİL DEVREYE GİRMELİ"

Birleşmiş Milletler çok acil devreye girmelidir. İsrail askerleri işgal edilen bölgelerden ön şartsız çıkmalıdır. Zira bölge bıçak sırtındadır. Masumlar adına insiyatif üstlenmesi gereken ABD yönetiminin, Suudi Arabistan'a planlanan savunma anlaşmasına İsrail'le diyalog şartı koyması zulmü cesaretlendiren bir skandaldır. 2 devletli çözüme bir destek verip bir burun kıvıran, bugün söylediğini yarın çiğneyen ABD yönetiminin güvenilmez politikaları cinayet ve katliamları maalesef teşvik etmelidir.

Devlet Bahceli Grup Toplantisi 16042024 Iha 1

Bazen yüksekte zannettiklerimizin aslında eğilemeyeceğimiz kadar alçakta olduğunu kadar görmek hayatın tuhaf bir cilvesidir. Gazze dünya için turnusol kağıdıdır. Ve bu süreç kimin medeni kimin insani kimin merhametli kimin adil kimin adalet ve hukuk yanlısı olduğunu gözler önüne sermiştir. Bugüne kadar hiçbir güç zulümle abad olmamış olamamıştır. Türk milleti onun bunun ne diyeceğine aldırış etmeden zalimlere ve zulüm tufanına sonuna kadar karşıdır. Çünkü Türk milleti tarih, kültür ve medeniyet açısından dünya çapında eşsiz ve rakipsizdir.

Her gün bir fincan kahve fiyatının yarısıyla geçinmeye çalışan 1 milyar insandan mütevellit mazlumların sesi, nefesi hatta demir yumruğu olmak için lider ülke Türkiye diyoruz. Adaletli yaşama, eşit ve hakça paylaşma, çağa mühür vurmuş bir millet iradesine, tarihi yapan bir devlet haşmetine ulaşmak için Türkiye Yüzyılı diyoruz. Dünyadan mıymıntı bir gezgin gibi değil bir fatih gibi duruş ve devini göstermek için Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin devamından yanayız. Allah'ın izniyle çözemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir zalim de yoktur. Gazze'de gözyaşı dinmeli, insanlık faciası son bulmalıdır.

"BOŞ KOLTUKLA DEĞİL, ÜLKESİ İÇİN HEYECANI OLANLARLA İLGİLENİYORUZ"

Türkiye Cumhuriyeti zamanı geldiğinde şartlar başkaca bir seçeneğe imkan bırakmadığında iç ve dış işgalcilere haddini bildirecek, şamarı indirecek, günü gösterecek dirayetli güce sahiptir. Türk milletinin gözü hem kendine hem de kürenin her köşesine dönmüş, gönlüyse ezelde olduğu gibi inanç ve kültür coğrafyalarımıza sahiplenmiştir.

Siyasette köprü kurmak yerine duvar inşa edersek yanlışa düşeceğimizi herkesin idrak etmesinde yarar vardır. Sıkılı yumrukların açılması, çatık kaşların normalleşmesi, sertlik yerine yumuşamanın hakim olması bunun da sürdürülebilirliği halisane dileğimizdir. Dinlenecek sözün doğru olması, milli ve manevi değerlerimize uygun düşmesi en makul ve mantıklı yoldur. Siyaset kavga arenası değil, konuşma ve düğümleri çözme sahasıdır. Sözün ateşiyle münakaşa ve muharebe etmek yerine akıl ve ahlaki mutabakat ve müzakereyle Türkiye'mizin yükseliş sürecine herkes destek vermelidir. Türk ve Türkiye Yüzyılına müzahir tavır ve tutum geliştirmek her siyasi parti ve siyasetçi için milli sorumluluktur. DEM'lenmek yerine Kantı yani şekerli suyu tercih etmek bundan da yudum yudum içmek akla en yatkın seçenektir.

Devlet Bahceli

Sayın Cumhurbaşkanımızla, CHP Genel Başkanı'nın görüşmesinin esasını es geçip, boş koltukla meşgul olanların boşa ve boşluğa düşmeleri pek tabii kendi bilecekleri şeydir. Biz boşlukla, boş yapanlarla değil, ülkesi ve milleti için dolu ve heyecanları olanların neyi hedeflediğine bakıyor, bununla ilgileniyoruz. Ancak bazı kilit mahiyetli tartışma konuları ilgili de görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz. Bir defa siyasetin yumuşama ve normalleşmesinin vasatı Türkiye ve Türk milletinin ortak değerleri, ortak çıkarları ve ortak geleceğidir. DEM'lenenlerin ayılması bir başka düşüncemiz ve temennimizdir. Türkiye'de yargı yetkisini Türk milleti adına kullanan bağımsız ve tarafsız mahkemelerdir. Anayasa'nın 138. maddesine göre hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru soramaz, sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunamaz. Yasama ve yürütme organlarıyla idare mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

"KÖSTEKLİ SAATİMİ AÇAR KENDİSİYLE PAYLAŞIRIM"

Sayın Özel'in saati sormak yerine PKK'ya ve FETÖ'ye verilen destekleri muhatapların yüzüne vurması gerekmez miydi? Türkiye hukuk devletidir. Yargımız bağımsız ve tarafsızdır demesi taşıdığı sorumluluğa uygun düşmez miydi? Avrupa Birliği politikacılarının kara propagandasına kulak verip bunları ham haliyle ülkemize taşıyacağına, Türkiye'nin egemen devlet onuruna korkusuzca sahip çıkması doğru olmaz mıydı? Bırakın Kavala'yı kanun kaçağı FETÖ'cüleri ve PKK'lıları Türkiye'ye ne zaman teslim edeceksiniz sorusunu soramaz mıydı? Sayın Özel saati merak ederse rahat olsun, bana sorabilir. Köstekli saatimi açar kendisiyle açık açık paylaşırım.

Sinan Ates 30042024 1

"ANKARA DA MI PENSİLVANYA DA MI BİTECEK!"

Kimin elinde hangi bilgi ve belge varsa mahkemeye sunmalıdır. Hatta şahit olarak dinlenmek isteyenlere mahkeme kapısı açılmalıdır. Televizyon ekranlarında mahkeme yargılanamaz. CHP'den İP'ine kadar malum partiler neyi biliyorlarsa acilen mahkemeye yetiştirmelidirler. Abdestten şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. Çiğ süt içmeyenin karnı da ağrımaz, bakalım hukuki süreç Ankara'da mı bitecek yoksa Pensilvanya'ya mı dayanacak? Hodri meydan hep beraber göreceğiz.

Editör: Ceyda Bıyıklıoğlu