“Depremde her şeyimiz gitti ya baba,” diye seslendi. Ela gözlü sarı saçlı yanakları soğuktan elma gibi kızarmış kız çocuğu babasının elinden tutup, çadır kentin dar patikaları arasında yürürken. Baba yüzünü göğe dönerek; “Canımız kurtardık ya kızım,” diye mırıldanarak hüzünlü bakışlarla cevapladı kızını.
Sadece yaşanan bu konuşma ya da diyalog depreme ve depreme dair yaşanan her şeyin özetiydi. Gülten Akın’ın “ Evleri yüksek kurdular/ Cama, betona boğdular…” dizeleriyle bezenmiş Yüksek Evde Oturanları Türküsü adlı şiiri geldi aklıma. Deprem vicdanlı tüm ruhları yaraladı ve umarım yama tutar kanayan içimiz..
Not 1: Çaresizlik, korku, yalnızlık, umutsuzluk, öfke, kaygı... Karın yağışını izlerken Gülten Akın’ın şu dizeleri geçiyor aklımdan: "Dam çökecek, bir kırık nal, iki gözboncuğu getirin / Muska nerde? En’am nerde? Siz neredesiniz? / (Gece) kara gece, gaz, kibrit, pencere / Yoksa dam çöktü mü? Ölmeden önce mi öldük biz? / (Sessizlik) / Yalnız ölülerin sesleri dağlarda / Kar kar".
Şimdi üşüyor ve kanıyor yamalı ruh...
Not 2: Hiçbir maddiyat bir insan hayatından daha değerli olamaz, önce manevi olarak en hızlı şekilde toparlanacağımızı umuyorum, dua ediyorum.Birçok çalışma yapılacaktır ve kaostan sonra muhakkak düzen gelecektir, sabırla. Bilime ve insanlara inanalım, bir olalım. Ama hiç bir zaman umudumuzu yitirmeyelim, sevgi tohumlarımızı ekmeye tekrar başlayalım ve ötekileştirmeden meyvelerini en yakın zamanda hep beraber paylaşalım.
Not 3: Marmara Depremi ardından Düzce Depremi 1000’e yakın can aldı. Bu depremde ise, artçılar en az bir yıl sürecek, ve çok sayıda, Richter ölçeğinde 6.5 şiddetinde artçı meydana gelecek. Halen hasar almış olup da eğreti duran bina ve tesislerin birbiri ardına yıkılması küçümsenemez olasılık. Baharda barajların çatlaması ve su baskınları ihtimalini de hesaplamak zorundayız.
Not 4: 6,000 binanın çöktüğü / ağır hasar gördüğü söyleniyor. Her binada ortalama (iyimser) 20 kişi olsa 120,000, (kötümser) 50 kişi olsa 300,000 kişi enkaz altında kaldı demektir. Köyler, beldeler ve küçük ilçelerdeki durumu bilmiyoruz. Durum tahmin ettiğimizden çok daha kötü olabilir.
Beklenen 7,5 büyüklüğündeki Marmara deprem senaryolarında 48,000 binanın çok ağır ve ağır hasar göreceği tahmin ediliyor. Kaç kişinin enkaz altında kalacağını hesaplamaya benim elim varmıyor. Eli varan hesaplasın…
Bu “hepimiz suçluyuz” lafı, odağı dağıtan, sorumluluğu anonimleştiren bomboş bir laf. Ben suçlu değilim. Suç işlemedim, suça ortak olmadım, göz yummadım, hoşgörü ile bakmadım. Suçlu olan herkes hesap vermeli; yok öyle hepimiz suçluyuz diye geçiştirmek…
On binlerce çocuk öksüz/yetim kaldı. Yüzbinlerce insan evsiz, yurtsuz kaldı. Mal canın yongası; depremden kurtulanlar her şeylerini kaybetti. Bundan sonra bir kibrit çöpü bile değerli. Aileler dağıldı. Ülkemiz çok ciddi maddi kayıplara uğradı. Çocukların eğitimi ve bakımı aksadı.
Yaşadığımız coğrafyaya bakın: Pek çok uygarlığın anayurdu, ancak aynı zamanda büyük felaketler sonucu yerle bir olmuş kentlerin, uygarlıkların mezar yeri. Ülkemize, ulusumuza, topluma karşı asıl görevlerimiz bundan sonra başlıyor. Kimse görevimi yaptım diye gevşemesin.
Büyük felaketler, büyük uyanışları da beraberinde getirmeli. Ekonomik felaket, salgın felaketi, deprem felaketi ... Yas tutmaya değil, uyanışa vesile olmalı. Bundan sonraki günlerde de bu bilinçle hareket etmeli, yardımlaşma, dayanışma ağları oluşturmalıyız.
Haydi !!
Not 5: Türkiye'de çok sayıda konutun altı binaların depreme dayanıklılığını etkileyecek şekilde sonradan işyeri/dükkan yapıldı.
Kolon kesmese bile tüm duvarların yıkılması Bayraklı'daki binayı depremde yıktı, aynısı bu deprem felaketinde de çok sayıda oldu.
Not 6: TOKİ'de tek faktör tünel kalıp yöntemi değil.
Zeminin dikkate alınması ve kat sayısının buna göre belirlenmesi de var.
Yıkılan çok katlı ve daireli yeni sitelerde usulsüzlükler zemin etütlerinden başlıyordur. Jeoloji, inşaat mühendisleri, mimarlar, belediyeler anlatsın.
Not 7: Türkiye'de 15 binin üzerinde turizm tesisi var, yatak sayısı 1 milyon 800 bin.
Devletin KYK yurt sayısı 773, yatak kapasitesi ise 760 bin.
Not 8: Ömrümden onca kış geçti, hiçbiri bu kış kadar soğuk olmadı, bu kış kadar üşütmedi beni..
Not 9: Ekonomik yangında ilk kurtarılacaklar listesi:
1. Borsa.
Not 10: İnsan acısını yaşayamadan, sevdikleriyle beraber acısını da toprağa gömer miymiş? Gömermiş meğer..
Not 11: Borsa yükselir, düşer. Olağan şeyler.
Sanki borsa düşünce ülke ekonomisi çökecek gibi bir anlayış var. Türkiye'deki tüm şirketler, herkes bir anda hisse senedine üşüşürse olacağı budur.
Model en başından yanlıştı, borsa döviz kuru kontrol etme aracı olamaz. Olursa böyle olur.
Anlaşılmak istenmeyen konu borsada halka açık bir şirketin hisse değeri değiştirinde o şirketin üretiminin değişmediğidir.
Borsanın temel rolü halka arzlar ile üretime fon bulmadır. Halka arzları da borsayı yükseltme ile değil, makro ekonomik istikrar ile zamanla yapılmalıdır.
Not 12: Konutların altına büyük market-iş yeri açma çılgınlığı son bulmalı.
"Yaygın olarak gözlenen zemin katın göçtüğü diğer katların sandviç şeklinde üst üste kapaklandığı yıkımların ana nedeninin de zemin katlardaki ticari mekanlarda dolgu duvarların bulunmamasından kaynaklandığı .."
Not 13: Bina sayısı değil, bağımsız bölüm (daire) sayısına bakılmalı.
Rönesans Rezidans'da tek başına 250 daire vardı. Bu 5 dairelik 1999 öncesi 50 binaya denk. 1999 sonrası yıkılanların çoğunluğu çok katlı/çok daireli gözüküyor.
Not 14: Şehrin yeniden inşası ile ruhsuzların ve yalancıların inşaat planı arasında en ufak bir bağlantı yoktur.
İnşada
1. Kültür korunacak
2. Ekonomik değerler planlacak
3. Demokrafik konumlar kalkınma politikaları ile yapılandırılacak
4. Daha önemlisi, orada siz olmayacaksınız.
Not 15: Amerikalılar APTAL olmalılar ki, az katlı, çatısına kadar AHŞAP evlerde yaşıyorlar.
Not 16: Maraş, Hatay, Adıyaman gibi şehirlerde yüksek katlı binaya gerek var mı?
Dağlık alanlara TOKİ yapıyor zaten.
Evler de lüks oluvermesin.
Yüksek kat sevdası, fakirliği esas yaratan sebeptir. İnsan yoğunluğu arttıkça, birim yaşama maliyetleri artar.
Bunu arazi eksikliğiyle eleştiren GERZEKLER, İngiltere ile neden kıyaslamıyorlar?
(Dağlık ülke olman bahane değildir. Her yere ev yapılır. İsviçre de dağlık.)
Not 17: Yatırımcının korunması için TVF oluşturulacak fonla alım yapacak. BES'teki yeni düzenlemeyle 10 milyar lira borsaya akacak. Geri alımlarda stopaj sıfırlandı. SPK deprem bölgesinde temerrüt kaynaklı zorunlu satışa fren koydu. Borsa İstanbul emir iptalini kaldırıp robotlara fren getirdi.
Şuraya bak, VERGİLERİNİZİ borsada dağıtacaklarmış!
O kadar para varsa, depremzedelere konut yapın!
Kanımca, AKP'li borsacıları kurtaracaklar.
Not 18: Yabancıların ilk satacakları hisseler BANKALAR olacak.
SANAYİLER, sektörüne göre değişmekle beraber, daha kuvvetli olacaklardır.
Ne olacağına dair ANALİZ yayınlayacağız.
Bankaların temettü dağıtması ya da hisselerini geri almaları yöntemi ise, bilançolarını bozar. Saçmalık!
Dünya'nın neresinde FELAKET anında bankalar temettü dağıtıyor ya da hisse geri alımı yapıyor?
Şu ortamda bankaların temettü vermek ya da kendi hisselerini almakta istekli olacağını sanmıyorum.
Ama, bunu yapmaya zorlanırlarsa bilemem!
Not 19: Borsada İŞLEM İPTALİ, hukuksuzluğun daniskasıydı.
Çarşamba işlemleri konusunda mağdur olanlar, mahkemeye gitmeliler.
Pazartesi ve Salı için ise hiç ağlamasınlar.
Ya borsa hiç açılmayacaktı, ya da iptal edilmeyecekti.
Borsadaki her işlem, bir SÖZLEŞMEDİR. İptal olur mu?
KREDİLİ İŞLEM yapıyorsanız, kötü bir haber düştüğünde, anında mallarınızı satmazsanız, MARGIN CALL yersiniz ve mallarınız satılır.
Sonra işlem iptali istemek, kurnazlıktır.
En güzeli, kredili işlem hiç yapmamak. Çünkü, kredili pozisyonlar er geç patlıyor. Aslında yasaklanmalı.
Not 20: Bizim millette, betonarme evin sonsuza dek kullanılabileceği gibi bir algı var.
Halbuki, evlerinin ömrü 50 sene.
Yani, AHŞAP binadan fazla değil.
Hatta, AHŞAP bina kaliteli yapılırsa, betondan daha uzun ömürlüdür.
Ahşap evi yeniden yapmak ucuz.
Betonarme öyle değil.
Üstelik, betonun KANSEROJEN özelliği de var.