Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen 16. Geleneksel Küresel İletişim Derneği Konferansı'na katıldı. İbrahim Üzümcü Salonu'nda, 'İletişimin Geleceği: Vaatler ve Sorunlar' temasıyla düzenlenen konferansta, dünyanın 14 ülkesinden bilim insanları bir araya geldi. 

Altun Tek1

DİJİTALLEŞMENİN HIZI...

Konferansta konuşan Altun, teknolojinin insan hayatında geldiği nokta ve insan hayatını büyük oranda değiştirmesine değindi. 

"Dijitalleşmenin bu hızı ve yoğunluğu, iletişimin geleceğini tartışırken bizi, meselenin farklı boyutlarını daha derinlemesine düşünmeye sevk ediyor. Her yenilikte olduğu gibi dijitalleşmenin de avantajları ve dezavantajları var. Dijitalleşmenin olumlu yönlerinden maksimum verim almak, olumsuzluklarını ortadan kaldırmak temel gayemiz olmalı." diyen Altun, buna karşı etkili politikalar geliştirilemediğini aktardı.

"İNSANLIK BAŞARAMADI"

Altun,  “Ne yazık ki insanlık bu teknolojilerin yol açtığı sınamalara karşı etkili politikalar, stratejiler ve etik kodlar geliştirmeyi başaramamıştır.” ifadesini kullandı.

Yaşanan küresel krizlerde, dijital mecraların kamuoyunu manipüle etmesine dikkat çeken Altun, Tüm bu krizlerde dijital mecraların, küresel kamuoyunu manipüle etmek için yoğun bir şekilde kullanıldığını anlattı.

"BİZ BUGÜN BİR FRANKESTEİN SENDROMU YAŞIYORUZ"

Altun, "Bu durumun bize gösterdiği apaçık gerçekse şudur: Biz bugün insanlık olarak bir Frankenstein Sendromu yaşıyoruz. Bugün insanlık, kendi eliyle ürettiği teknolojilerin vesayeti altına girmiş durumdadır. Ne diyordu Frankenstein kendisini üreten bilim insanına: 'Benim yaratıcım sensin, ama ben senin efendinim!' Ne yazık ki insanlık bu teknolojilerin yol açtığı sınamalara karşı etkili politikalar, stratejiler ve etik kodlar geliştirmeyi başaramamıştır.” diye konuştu.

"TOPLUMLARIN BÜNYESİNE YALAN VİRÜSÜ ZERK EDİLİYOR"

Batı hegemonyasında bir medya emperyalizmine vurgu yapan Altun, şöyle devam etti:

"Son aylarda şahit olduğumuz üzere, dezenformasyon savaş suçlarını gizlemek için bile kullanılabiliyor. Bütün bunlar bize, insanlığın esasında bir hakikat kriziyle karşı karşıya kaldığını söylüyor. Hakikat krizi, bugün toplumları, bireyleri tehdit eden başlıca meydan okumalardan biridir. Ne yazık ki içinde olduğumuz dünya sistemi içinde bu hakikat krizini derinleştiren bir diğer unsur ise, uluslararası iletişim düzenini kayıtlayan adaletsizliklerdir. Bugün küresel iletişim sahnesinde katı bir tabakalaşma, hatta bir kast sistemi vardır. Esasında Batı hegemonyasıyla birlikte varlık gösteren bir medya emperyalizminden bahsediyoruz. Bu emperyalist yaklaşıma göre bir yanda içerik üretenler, öte yanda o içeriği sorgusuzca tüketenler yer almaktadır. Neyin öne çıkarılıp, neyin görmezden gelineceğine karar verme tekelini elinde bulundurduğunu düşünen bir uluslararası medya statükosundan bahsediyoruz."