“Bir gün dünyanın sonunda oturdum
aklım bir kuş kadar hafifti seni uçurdum
tahtadan bir at geldi
penceredeki henüz sevilmiş bir ağaçtan
kanser aklıma da yayıldı
kaçtım, cennetten de böyle kaçmıştım.” diyor Adil Bir Akşam’da Hasan Bozdaş.

Hasan Bozdaş’ı ilk şiir kitabı Adil Bir Akşam. Şu dizeler beni çok etkilemişti: “ben doğduğumda / çocukları delirmesin diye anneler / hasan dağıttılar / O kadar çok baktım ki uzağa / öldüğüme inanmadılar”

Hasan Bozdaş, belki de yaşadığımız hayatın en âdil imgesi ölüm olduğu için şiirlerinde ölüm kelimesini sıkça kullanıyor. Bozdaş’ın şiirlerini önceki-sonraki bağlamında okuduğumuzda düşsel düşüncenin imgeye baskın durduğunu söyleyebiliriz. Ayağına kadar gelen romantizme yüz vermeyen, düşsel ve düşünsel dünyadan kendine bir şiir atmosferi oluşturmayı bilen bir şiir yazıyor.

Düz bir konu başlığını çağrıştıran bu kitap ismi, kitaptaki bütüne dair de bilgi verir nitelikte. Şu dizelere dikkat:
“çizgi hakkında çok düşündüm”, “zaman ve Allah hakkında çok düşündüm”, “ölüm ve Allah hakkında çok düşündüm.”, “bazen düşünmelerimi/ yazmak için bir balıkçının önünde duruyorum”, “bazen düşünmek için uyuyorum.”, “savaşlar insanlar hakkında ne düşündü”, “giydirilmiş savaşları düşünüyorum”, “tanrı’ya kırgınken ölenin hükmü üzerine düşündüm/uzun süre melek beklemiş olmalı/bunun üzerine düşündüm.”, “filozof vahiy beklerken ne düşündüyse onu düşündüm.”, “bir mültecinin hedef ülkede kapatıldığı/ akıl hastanesinde ne düşündüğünü düşündüm.”, “peygamberler neden geri dönmüyor, onu düşündüm.”…

Yukarıda örneklemeye çalıştığım düşünce vurgulu dizeler şairin felsefi imkânları, varlığa dayalı çatışmaları nasıl şiirsel bir tutarlılıkla ifade edebilme yetkinliğine sahip olduğunun göstergeleridir.

Adı geçen Adil Bir Akşam adlı eser ile ESKADER şiir ödülünü almış(2018). Şiir, yazı ve çevirileri Buzdokuz, Dergâh ve Hece dergilerinde yayımlanan Bozdaş’ın ikinci eseri şiir türünde İnsanın Madde Olmayan Kısmı ismiyle Dergâh Yayınlarından Nisan 2023’te çıktı. Eser, 105 sayfa ve üç bölümden oluşmaktadır. Dizi Editörü Ali Ayçil, Kitap Editörü Ayşenur Biçer. Kapak tasarımı dikkat çekici ve F-Graphi’ye ait. Üç bölümden oluşuyor: Çizgi, Tanrı’yla Buluşmalar, Logos. İlk bölümde beş şiir, ikinci bölümde beş, üçüncü bölümde beş şiir adı var ancak her bölümde yine alt başlıklarda şiir bunuyor.

Hasan Bozdaş şiirde çok rahat konuşuyor. Cesur. Çağın zihni, dili ve düşünüş biçimine uygun sözler. Geleneği takip ederek bir kalıba giren itaatkâr bir şair değil. Teknolojiyle birlikte nasıl ki bir yazılım dili ortaya çıktıysa şiirde de yeni bir dil ve söyleyiş çıktığını düşünüyorum. Hasan Bozdaş bu yeni dilin şifresini çözen ve kendi şiir evrenini kuran bir şair.

Bugünün, zamanın ve şu anın şiiri diye bir şey varsa içinde barındırdıklarıyla tam da bu şiirlere tekabül edip bu kitapla tanımını buluyor.

Aziz okuyucu, sen de  şiir seviyorsan, şiire bir de Hasan Bozdaş’ın baktığı yerden baksan nasıl olur?

Son söz: Koca koca muhalif yazar yorumcuya nasıl bir erzak ve gıda sağladıysa, hiçbiri Lütfü Savaş aday olmamalı diyemiyor. Kesin kazanacaksa bile Hatay’da enkaz altında kalan insanların utancıyla Lütfü Saval aday olmamalı idi; hadi onda öyle bir ahlak yok CHP yönetimi ölen depremzedelerin hatrına Lütfü Savaşı kesin kazanacak olsa bile aday göstermemeliydi. 

Kazanmak haklı olmak anlamına gelmez. Bazen kazandığınızı kaybedersin ama aslında kaybetmişsinizdir. Hatay merkez komple yıkılmış, 3 dönemdir orada başkanlık yapan eli kanlı birini ısrarla aday göstermek Hatay’da seçim kazanılsa bile böyle ısrarın vebali chp ye yeter. Siyaset sadece kazanmak için değil dava bilinciyle ahlaken yapılır. Bence deprem bölgesindeki 4 ilin (Maraş, Hatay, Adıyaman, Malatya) hiçbirinde hiçbir parti mevcut başkanları aday göstermemeli. Bu partilerin hayatını enkaz altında kaybeden aziz milletimizin fertlerine vefasıdır.

Tadımlık: Herkesin zengin olmak için yürümeyen bir planı vardır.
Mark Twain. 

Aforizma: Bizde bina yapmak var da yaşatmak yok. Nitelik niceliğe galebe çalamıyor.

Aforizma 2: İlgi görmek istemek ve gösterişin şehvetine kapılmak biz insansıların en büyük zaafı.

Kuşağa küpelik: Güzellik her yerde, her şeyde satılık!

Hatırlatma: Deprem bölgesindeki kaynakların çoğunluğu sesi en fazla çıkanlara giderken, Kahramanmaraş bundan yararlanamadı. Aynı tespit; Hatay ve İskenderun için de geçerli. Bölgenin ekonomik büyüklüğü, iş gücü piyasası, tarım ve endüstriyel potansiyel düşünülerek yapılmış olabilir. Ancak önceliklerinizle önemlilerinizi ayırt edemediğinizde, zamanın ilerleyen dişlileri arasında tercihleriniz şaşabilir. Deprem bölgesinde 1 yıl sonraki ziyaretimde bunu müşahede ettim.

Tadımlık: Bana saygı gösterip garsona saygı göstermeyen birine asla güvenmem çünkü ben garson olsam bana da saygı göstermeyecekti.
Muhammed Ali

Bölgede daha fazla kaynağa erişim sağlamak için, bölge yönetimi ve yerel yetkililer tarafından yapılan planlama ve yatırımların daha kapsayıcı bakışla gözden geçirilmesi gerekir. Gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için daha objektif kriterler gözetilebilir. Enkaz kaldırmak önemli ancak işgücünün yeniden bölgeye gelebilmesi için bazı sosyal politikalar devreye alınmalı…

Aksayan yönlere baktığımızda: Özel kredi yok, özel destek yok. Hükümetin verdiği faiz konusunda özel bir imtiyaz yok. Eğer kamu verdiği sözleri tutabilseydi bugün Kahramanmaraş girişimcisi, sanayicisi ve iş insanları, katma değeri daha yüksek alanlarda kendilerini gösterme fırsatı yakalayabilirdi. Ancak bu insanların enerjileri, kamuya verdiği vaatleri yerine getirme talebine gitti.

Deprem fay hatlarını kırdığı gibi insanların zihnindekileri de kırdı. Sanayiciye Eximbank teminat mektubu olmaksızın kredi versin. “Bizim için limit artırılması önemli değil. Biz deprem bölgesindeyiz ve teminat gösteremiyoruz” diyor sanayici... Tıkanma noktaları bunlar ve çözülmeli.

Yaz dostum: İstanbul’da deprem korkusu rant meselesine giden damar yolundan başka bir şey değil.

Not 1: Yapay zeka iyi hoş ama bakar bakmaz gerçek olup olmadığını söyleyebiliyorum. "Too good to be true" derler ya aynen öyle. Resim yaparken bile hayat verebilmek o kadar zor ki. Bir de gerçeğini düşünün. Yaratılışı.

Not 2: Yıl sonu enflasyon hedefi %36 koyulmuş. Buna ulaşmanın tek yolu temmuz ayında herkese % 0 zam yapmak. Evet, kelime ile SIFIR zam. Şu an enflasyonu kontrol altına almanın tek yolu en az 2 yıl maaşlara hiç zam yapmamak. Siyasi olarak zor olacak ama görünürde seçim yok. Irade şart.

Not 3: Son zamanlarda ülkenin en itibarlı yeri pavyonları.
En çok ve en uzun süre onlar kalıyor gündemde.

Not 4: dişinle tırnağınla
üstüne koya koya
yıl ekleyerek yıla
biriktirdiğin itibar
hızla kayıp gider
baş üstünde taşıdığın
heybeden

kapanır birer birer
dost bildiğin kapılar
çıkmaza girer
kaybolduğun sokaklar 
hayattan ziyade
ölüme kucak açar
saat ve dakikalar
yaşayıp gidersin
haybeden

Not 5: Türkiye'de, BEKLENEN YAŞAM SÜRESİ tam 78 sene olmuş.

İnsanlar 20 yıl çalışıp, EMEKLİ olma hakları olduğunu düşünüyor.

43'de EMEKLİ olup, sonra ortalama 35 sene maaş alma hayalindeler.

Böyle bir sistemin İFLAS etmesi çok normal.

Olması gereken emeklilik yaşı en az 66.

Not 6: Aklın özgürlüğüne bir nebze ulaşmış kişi, yeryüzünde bir gezginden başka hiçbir şey olarak hissede­mez kendini.

İnsanca, Pek İnsanca 1, Nietzsche

Not 7: Bilmiyordum ki; beşerin bir kısmı da zulmetin evladıdır ve ebediyyen yüzü karanlığa dönük yaşar, varlığından ızdırap püskürür... (SAFİYE EROL / Ciğerdelen)

Not 8: Çünkü ilim, bilgi, görgü her ne ise daralıyor ve incecik bir huniden bile geçemez hâle geliyordu. (ŞULE GÜRBÜZ / Kıyamet Emeklisi-2)

Not 9: "Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın / başından başlayabilirim."
İsmet Özel

Not 10: Güneşin nerden doğup nerden battığını bilmeyen insanlar gibiyim..

Not 11: Milletvekillerinin DANIŞMAN SALTANATI konuşulmaz.

Ama şu MECLİS LOKANTASINA takarlar.

Lokanta zarar etmiyorsa, sorun yok.

Esas, milletvekili danışmanlığı kadroları ortadan kaldırılmalı.

Not 12: İspanya’daki son Mağripli hükümdar XII. Muhammed, Granada’yı terk etmek zorunda kalınca son bir kez dönüp arkasına bakar ve içini çeker. Bunun üzerine annesi şöyle der: “Erkek gibi müdafaa edemediğin şey için kadın gibi ağlama.”

Not 13: Rusya:

Yüzölçümü: 17.100.000 Km2
Nüfus: 150 Milyon kişi

Türkiye:

Yüzölçümü: 800.000 Km2
Nüfus: 100 Milyon kişi

Aşırı kalabalığız. Bizde REFAH falan olmayacak.

Not 14: En yalın gerçek şudur.
Kürd sorunu ancak ve ancak Erdoğan isterse çözülür.
Onun kitlesi kadar her yaptığına “evet” diyen başka bir kitle yok. Her lidere nasip olmaz.
Dem Parti “barış” istiyorsa tabii ki Akp ile hatta doğrudan Erdoğan’la görüşmeli.

Not 15: yüzler, ruha giydirilmiş maskeler..
menfaatine köle, ruhunu yitirmiş yüzsüzler..
kuruşun etrafında pervane, döner de döner
tükürsen yüzüne, yüz bin şükreder..

Not 16: Fikirtepe meselesini anlamamış çok kişi var.

Bakın bu fotoğrafta kat adetleri 25, 28 ve 31. Burada bulunan eski binalar 3-4 katlı idi. 

Burada mesele dönüşüm falan değil. Dönüşüm ve deprem korkusu sadece araç.

Eski Fikirtepe'de 10m2 inşaat varsa bugün 200-300m2 inşaat var.