Bazen sevdiğin dostlarlaysan
Gönlün de rahatsa
Üstüne adadaysan
Yaşıyorsan cennetten bir gün
Değme keyfine o zaman..
Kaybolup gitmeye bak zevk okyanusunda
Bırak arkanda hüzün deltalarını
Tatlı suyun beslediği umutları da
Carpe diem de bir kez olsun
Zamanın ruhunu yakalayamasan ömrün boyunca
Günü yakalarsın..
Yaşa gitsin be dostum
Kaybol denize dökülen ırmağın alüvyonlarında..
Verimli bitkilere gebelik yapamasan da
Özünden çıkmasa da ağızlara layık tat
Olsun be gözüm
Acı patlıcanı kırağı çalmaz nasıl olsa!
Çağdaş Türk şairi Mustafa Akgül’ün kaleme aldığı son şiire yer verdik köşemizde. Kalemine ve yüreğine sağlık..
Türkmen beyi Bahçeli’nin devlet adamı bilgeliği:
1999’da Öcalan’a idamın kaldırılmasına evet deyip Türkiye’nin AB adaylığının önünü açan Bahçeli, bugün de ancak kendisinin atabileceği tarihi bir adımla Türkiye’nin 40 yıllık bir sorununun kökten çözülmesinin önünü açmıştır.
40 yıllık bir sorunun bitiş anına tanık ediyor olabiliriz.
Savaş kararı vermek kolaydır ama barış yapmak, bunun bedelini üstlenmek zordur. 40 yılda her iki taraftan 50 bin insanın öldüğü, 100 bin insanın doğrudan etkilendiği, milyonlarca insanı evinden, köyünden etmiş bir meseleyi 40 yıl sonunda sulhla bitirmek büyük bir iştir. O günün güncel meseleleri, sorunları, tartışmaları 40 yıllık bir epizodun kapatılmasının büyüklüğünü gölgeleyemez. Ya da gölgeliyorsa ciddi bir siyasi miyopluk söz konusu demektir.
Bahçeli’nin daha önce yaptıkları, ettikleri, söyledikleri bu tarihi gerçeği değiştirmez ve bunu gölgelemez.
Bölgenin ateş çemberi olduğu bir zaman diliminde cesurca ve akıllıca yaptığı çıkışlardan, barış ve birlik çağrısından ve devlet adamlığından dolayı sayın Devlet Bahçeliyi tebrik ve takdir ederim. Umarım 40 yıldır ülkede binlerce cana mal olan ve ülkenin enerjisini tüketen terör meselesi sonlanır ve aydınlık günlere koşarız.
Son söz: “…şahsına münhasır, özel bir derinliğin var..” dedi büyük şair..
dedim “yıllar önce, rengin çalındı rengime..”
ondandır..
Ustaya saygı: Mehmet Akif bugün yeniden İstiklal Marşı yazacak olsaydı eminim ki ilk kelimesi yine "korkma" olurdu. Toplumunu çok iyi tanımış bir şairmiş.
Kifayet eden cümleler: “…şahsına münhasır, özel bir derinliğin var..” dedi büyük şair..
dedim “yıllar önce, rengin çalındı rengime..”
ondandır..
Realite: Aylık $ bazında net %3-4 faiz veriyoruz. En az 6 aydır. Buna rağmen borsa düşüyor, tahvil faizleri yükseliyor. Piyasada nakit yok. Sıcak para girmiyor. Bu faize şimdiye en az 100-150 milyar $ sıcak para akmalıydı. NEDEN PARA GİRMİYOR?? Sebebi ekonomik olamaz..
Aforizma: İktidar ve güç sahibi olmak (para basma ve rant, makam ve servet dağtma yetkisi) o kadar arzulanan bir şeydir ki; bu nedenle siyasetçilerin tek amacı iktidar ve güç sahibi olmaktır; gerisi teferruattır, vatan matan hepsi hikaye..
Hatırlatma: Devlet adına konuşmak, devlet yetkilerini kullanmak hukuk içinde iş görmektir. Evrensel olarak anayasal düzenler, bizim anayasamızda da 6. Maddede sarahatle vurgulandığı üzere ana esası belirlemiştir:
“Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Bırakın devletin sahibi gibi konuşmayı, anayasa “devlet yetkisi kullanamaz” diyor.
Konuşursa ne olur?
Ortada devlet kalmaz. Ülke, papazın bağına döner.
Son zamanlarda devlet adına konuşanları, devlet gibi konuşanları, ete-kemiğe bürünmüş şahsıyla devlet olarak konuşanları ciddiye alırsanız, politikanın sınırsız manevra alanını bir kibrit kutusuna hapsetmiş olursunuz.
Demek ki önce alanın temizlenmesi, devletin şanına-şerefine yaraşır şekilde, usulüne-kuralına uygun biçimde ve bizim adımıza yani devlet adına konuşmaya başlaması gerekiyor. Devlet adına konuşanlara da şu soruyu sorabilirsiniz: “Bu yetkiyi sana kim verdi?”
Yenidoğanlara: Bebekleri de dedeleri de öldürmüşler!
En ölümcül rant çarkı.
Bir sorun olunca da iktidara yakın isimleri arayıp işlerini çözmüşler.
“Sorun vardı hastane nasıl çözdü sorunu” diyor biri, öteki de “ne bileyim kanka, üst düzey politikacıları veya evlatlarını falan aramışlar” diyor.
Özgür Özele özel mesaj: Genel başkan olmadan önce mitingten mitinge koşacak en sert muhalefeti yapacağız diyordu; genel başkan olduktan sonra birden normalleşmek (!) geldi aklına festival festival dolaşıyor.
Soru: insanlığın varlığından beri kadınlar, normal yollardan doğum yapardı. özel hastanelerin çoğalmasından sonra gebelik, neden bir hastalık gibi görüldü ve neden tüm doğumlar ameliyatla gerçekleşmeye başladı? biraz da bunu sorgulamak lazım.
Kulağa küpe: 20 sene önce ölse "büyük âlim" muamelesi görüp, cenazesinde devlet protokolünü toplayacak biri, bugün "hain" olarak uzaklarda ölüyor. Yaşa ki neler göresin! O yüzden ne oldum demeyeceksin ne olacağım diyeceksin. Yalan dünya.
Günün esprisi: Sözde kalkınıp özde çökmek...
Ortalama yasası: 1928 yılında ithalat 72 milyon Lira ihracat 55 milyon Lira imiş. O günden beri motto: Üretmeliyiz arkadaşlar..
Yüz yıldır üretim (istihsal) seferberliğinden dem vurmuşuz ama üretimi destekleyerek de sorunları çözememişiz. Neden? Çünkü yapmamız gereken “her ne pahasına olursa olsun üretim” değil, VERİMLİ üretim.
Her şey eninde sonunda ortalamaya dönmüş. Bir arpa boyu yol alamamışız..
Tadımlık: Göçtü kervan kaldık dağlar başında.
Dikkat: Sürücüler olarak 2025’de daha dikkatli olmalıyız.
2025’te her 4 para cezasından birini trafik cezaları oluşturacak.
2025 Bütçe'sinde 67 milyar 826 milyon lira tutarında trafik cezası öngörülüyor…
Uyarı: Bazı sektörlerde fiyatlama davranışını gördükçe enflasyon hedeflerine ulaşılabileceğine dair inancım giderek azalıyor.
Üç hafta önce yaz tatili için bir otel rezervasyonu yapayım dedim. İlgili tatil sitesinin sayfasına girdim, fiyatlar astronomik geldiği için elim gitmedi. İki hafta sonra tekrar denedim, belki bu fiyata satamamışlardır indirim falan vardır diye. Fiyat %12 artmıştı. Bir hafta sonra meraktan tekrar baktım, fiyatlar bir %8 daha yukarı gitmişti!
Bu arada ücretler artmadı, kur artmadı, enerji fiyatı artmadı, yaza da daha çok var: bu nasıl bir iştir pek anlam veremedim.
Program uygulanmaya başlayalı 1 yılı geçmesine rağmen fiyatlama davranışı halen bu kadar bozuksa, yetkililerin şapkayı koyup düşünmesi lazım, biz nerede eksik yapıyoruz diye.
Not 1: Neden UYARI VE MÜDAHELE SİSTEMLERİNE karşıyım?
Adam, yola bile bakmıyor artık, uyarı sistemine güveniyor.
Sonuç?
7 yaşındaki bir kız çocuğunun üstünden geçiyor.
Otomobil kullanmak ciddi bir iştir. Etrafına bakamıyorsan, otobüse bin.
Not 2: Çiftlik Bank sahibi Mehmet Aydın’ın içeride olmasına çok içerleniyorum. Büyük haksızlık yapıyormuşuz gibime geliyor adama.
Not 3: "Burda iken öldür beni", diyor Yunus Emre, "varıp orda ölmeyeyim."
Not 4: Öyle bir an olur ki, insanın mutlaka bir yere gitmesi gerekir..
Not 5: Derler ki; dünyâda hangi dağları aşmış olursan ol, aklın takılıp düştüğün taşta kalıyor.
Cahit Zarifoğlu
Not 6: Türkiye'deki insanların durumu, içinde bulunduğu kabın ısıtıldığı kurbağa durumudur. Kimse sizi kaynar suya atmıyor. Sadece içinde bulunduğunuz kabı ısıtıyorlar.
İsmet Özel
Not 7: milyonlarca spermden birinin yumurtayla buluşması sonucu zorlu yolculuğun başlayacak. hastanede seni öldürmek için bekleyen yeni doğan çetesini atlatacaksın. çocuk katillerinden, tecavüzcülerinden yakayı kurtaracaksın. terörden, şiddetten, pandemiden, depremden, selden, yangından, göçükten, belediyenin açık bıraktığı çukurdan, trafik canavarından, düğün magandasından, cinnet geçiren babadan, ehliyetsiz sürücüden, sahte doktordan, sokakta başına düşen tabeladan, iş kazasından, serseri kurşundan, yorgun mermiden, tiner çeken ayyaştan, berduştan kurtulacak ve inanılmaz kötü bir hayatı pahalı bir şekilde yaşayacaksın. bu ülkede sağ salim bir şekilde 50 yaşına ulaşana madalya takılması lazım.
Not 8: TOKİ teslimatı yapılan yerlerde KİRALAR hızla düşüyor.
Bu aralar KİRALIK ev sayısı da 190.000+ sürekli.
500.000+ KİRALIK sayısına erişilirse, piyasa eski seviyesine iner.
Not 9: Özgür Özelin, Ekrem İmamoğlu’nun, Kemal Kılıçdaroğlunun, "öcalan gelsin mecliste konuşsun" dediğini düşünün; ya da düşünmeyin, boş verin.
Not 10: Hem şu artıyor hem bu artıyor. Normalde bunlardan biri artarken öbürünün düşmesi gerekmez mi? Bu nasıl oluyor?
Keynes der ki: Piyasalar uzun süre irrasyonel hareket edebilir.
Yani bazen mantık aramayacaksınız.
Bugün falan neden düşmüş olabililr?
Keynes der ki: Satıcılar alıcılardan fazlaymış.
Yani bazen özel bir sebep olması gerekli değildir.
Bazen düşüncemizi, tahminimizi değiştirmemiz gerekir.
Keynes'e demişler ki sen dün böyle demiyordun, bugün tersini söylüyorsun.
Keynes demiş ki: Yeni verilere göre görüşümü değiştirdim. Veriler tersini gösteriyorsa siz görüşünüzü değiştirmez misiniz?
Not 11: Dindar bir Hristiyan, başka bir Hristiyan hakkında ölmeden en ağır suçları bile işlemiş olsa asla küfretmez, lanet okumaz. Hristiyanlık İsa’nın düşmanını bile sevmeyi, tokat atana öbür yanağını çevirmeyi, mutlak affı emreden öğretisini merkezi inanç olarak benimser ve öğretir.
Not 12: Cumhur İttifakı iktidarını devam ettirmek için Öcalan’ı hapisten çıkarıp çözüm yollarını bulmaya çalışır mı?
Evet.
Cumhur İtifakı, bu hamlenin zayıflamakta olan iktidarlarına fayda sağlamayacağına ikna olursa hemen geri adım atar mı?
Evet.
Herkes bunun farkında mı?
Evet.
Not 13: Konuşmanın sonunda “ne mutlu Kürdüm diyene” diyecek sandım Özgür Özel..
Şaka bir yana el artırarak siyaset olmaz; lakin Bahçeli gerçekten çözümden yanaysa ve Özgür Özel de bunu destekliyorsa ülke adına olumlu adımlar bunlar.
Bunlara güvenmek içinse çok ama çok erken.
Not 14: bahçeli, öcalan, yeni açılım süreci dolayımında bir şeyler yazacaktım, sonra rahmetli annemin o meşhur lafı aklıma gelince vazgeçtim. "herkes kendini kurtarır, olan sana olur" der kadın, bu tür durumlarda.
Not 15: Korkak bir adama başkasının korkaklığından daha çok cesaret veren bir şey yoktur.
Not 16: Üç cümlede memleket sosyolojisi
1. Kol kırılır yen içinde kalır
2. Ateş düştüğü yeri yakar
3. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın..
Not 17: "Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır."
Yaşar Kemal, Teneke
Not 18; Popülist siyasetçi ile rekabet etmek için
1. Onun açtığı tartışmalar üzerinden yürüme
2. Sembolik konudan (din, bayrak) uzak dur
3. Nesnel ve somut olana (işsizlik, enflasyon) yoğunlaş
4. Anormalden, anormali besleyenden uzak dur; normale ve normalleşmeyi sağlayanlara yakın dur.
Not 19: Unuttuğum bir kitapta okumuştum: "Geri kalmış ülkelerin siyasetçileri filozoflar veya şairler gibi konuşur."
Not 20: Uzayan karizmatik liderlik devirleri en kalitesiz ve yeteneksiz insanların güç merkezinde yoğunlaşmasına yol açar. “Ustalık” dönemleri ve kıdemin zirveleri o nedenle dalkavuklar için bir fırsat zamanıdır. Parti/cemaat/tarikat “lideri sevenler derneğine” döner.
Not 21: İst. Üniversitesinde yıllarca çalıştıktan sonra geri dönerken F Neumark "Türkiye için kısaca ne dersin?” sorusuna “negatif seleksiyon” demiş.