CHP vekil listelerine itiraz edip ortalığı velveleye veren tiplere bakıyorum hepsi de AK Parti ağızlı birer sözde muhalif. Ortak noktaları ise çakma birer ulusalcı olmaları. Listeleri beğenmeyebilirsiniz ama adaylara o FETÖ’cü bu PKK’lı bu eski AK Parti'li demek şerefsizliktir.
Eskiden AK Partili olup affını istemeyen fakat onuruyla istifasını veren ve pek çok sözde Atatürkçüden daha cumhuriyetçi ve daha vatansever olan vekil adayları var. Ortada bir mutabakat var. CHP listelerinden aday gösterilen diğer masa paydaşlarına saygınız olsun. 6’lı masa bunun için kuruldu. Toplumun tüm kesimlerini bir araya getirmekti amaç. Bu listeleri sadece CHP vekil listeleri zanneden salaklar var hala.
Aklınızı başınıza devşirin. Tek tek anket mi yapılsaydı? Beğenmiyorsan oy vermezsin hatta gider AK Partiye oy verirsin olur biter. Yıllar yılı muhalif kalmaya alışmış olan hatta iktidar olmayı bile istemeyen kimi sözde solcuların AK Partililerden zerre farkı yoktur. Çünkü kafa aynı kafa, ağız aynı ağız.
Evet, benim de hoşuma gitmeyen isimler var fakat parti meclisleri böyle uygun görmüş. Saygı duymak düşer.
Mühür senin elinde, ilgili adayı beğenmiyorsan gider başka partiye oy verirsin. Ama bizim asıl meselemiz cumhurbaşkanlığı seçimi ve ucube sistemin değiştirilmesi.
Cumhuriyet yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Şimdi sizin tribinizi aday beğenmemenizi çekemeyiz.
Hayat normal akışına dönecek. İtin ulumasına, ipsiz sapsızın söyleyip, yazdıklarına kulak asmadan yola odaklanmak gerekir. Geçen geçmiştir, söz bitmiştir. Gayret zamanı gelmiştir. Hoşça bakın zatınıza…
Son söz: Halk bir DAĞDIR. Ona nasıl seslenirsen, sana öyle yanıt verir!
Not 1: Son zamanlarda aşırı derecede DUYGUSALIM. Geçmişi özlüyorum.
Not 2: 2022 yılında İstanbul 418.082 kişi göç verdi.
Peki hangi illere göç verdi?
1-Kocaeli: 28.350 kişi
2-Tekirdağ: 24.560 kişi
3-Ankara: 19.290 kişi
4-İzmir: 18.471 kişi
5-Bursa: 15.159 kişi
6-Sakarya: 13.430 kişi
7-Samsun: 11.834 kişi
Not 3: ANTİK KENTLERİ gezerseniz, tamamına yakını HARABE durumdadır.
Çünkü, Anadolu'da daima BÜYÜK DEPREMLER olur.
Böyle bir coğrafyada, dandik binada oturmak demek, intihar etmek demektir.
Not 4: Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kamuya işe alımları, görevin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavlardaki başarı sıralamasına göre yapacağız.
On binlerce kamu görevlisini torpille aldınız.
Liyakatsiz pek çok insanı sadece size oy getireceği için liyakatli insanlara tercih ettiniz.
Şimdi Kılıçdaroğlu "Mülakatı kaldıracağım" deyince ve iktidarınızın elden gideceğini anlayınca torpili/mülakatı kaldırıyorsunuz.
Not 5: Buket Aydın:
Erdoğan'a düşmanlık yapacaksınız diye gözünüze perde inmiş. Erdoğan gitsin de gerekirse HDP gelsin, gerekirse özerklik verelim, FETÖ'cüler gelsin....
Ben buna hayır diyorum.
Bir haber sunucusu, en düşük 20 bin TL alıyor, 100 bin TL alan da var. Ortalaması 40 bin TL
Buket Aydın’ın kolundaki daytona rolex saat 2 milyon 500 bin TL. Yani hiç yemese içmese böyle bir saati 5 yılda alabilir. Görünen bu saat, başka neler var bilmiyoruz.
Şimdi bu kadın, Erdoğan’ın gitmesini, düzenin değişmesini ister mi?
Not 6: Son ihale peşkeş çekildiğinde
Son emekli ve memur maaşı yatmadığında
Son yol ve köprü inşaatı bittiğinde
Son kadro yandaşa verildiğinde
Son zamlar sağanak sağanak yağdığında
Beyaz adam hamasetin ve betonun yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak.
Not 7: Siz hala maaş yatıyor olduğuna şükredin bence
Aslında maaşınız fena sayılmaz. Yakında asgari ücrete eşit hale gelirsiniz zaten.
Siz devam edin sarı sendikalara kul köle olmaya. Ülkedeki sendikalı memurların %80i sarı sendikalı.
Boşuna sızlanmayın.
Not 8: Eskiden bayramlarda köyümüze giderdik. Köyden dönmek istemezdik. Ne siyaset konuşulurdu ne tartışmalar olurdu. AK Partinin nefret dili her yere yayıldı. Bayramlar eskisi gibi değil. Kutuplaşma had safhada. Ne bayram oyunları kaldı ne de eğlenceler...
Not 9: Ortada ciddi bir sorun olduğu belli. Maddi çöküşe çare bulabiliriz ama asıl manevi çöküşe ne yapacağız?
Toplumsal yaşamın en önemli göstergelerinden olan siyasal alanın bu kadar ben merkezli oluşu yeni nesle nasıl bir mesaj veriyor olabilir?
Bence biraz bunu da düşünelim...
Anlık çıkarlarımız uğruna fikri tabanımızın tamamını kaybettiğimizi görmek için sadece küçük bir göz olması gerekmiyor... Birazcık fırsatçılıktan arınmış küçük bir beyin yeterli sanırım.
Not 10: Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor?
(Zamanın kudretli Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın tarihi repliği)
Not 11: Sonsuzluk ve Bir Gün’de güzel bir sahne var; bazı zamanlar hep aklıma o gelir ve ben de öyle sormak isterim. “Ey, Selim! Anlat, anlat bize, bütün bu koca dünyayı anlat bize.” Galiba dünya bu kadar. Her şeyin birbirine benzediği, bir bakıma her şeyin aslında kaldığı, aslına döndüğü bir yer. Köpek havlıyor diye kızılmaz, köpek köpekliğini yapacaktır, bu onun fıtratının gereği, şaşırmaya ne gerek var. Ama işte insan da fıtratı gereği şaşırıyor. Çünkü zamanın açtığı yara her geçen zaman derinleşiyor. Bu zamana ait en güzel betimleme şu olabilir: “köpekleşme temayülleri.” Bu belki ağır bir tabir gibi gelebilir ancak bazı şeyleri yerli yerine oturtmak için bazen böylesi keskin ifadelere ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Onun için zaman içerisinde olayların akışı, söylem ve eylemlerin tutarsızlığı ve kendinden gayri herkesi ahmak zannetmenin ahmaklığının en güzel böyle ifade edileceğini düşünüyorum.
Not 12: Elbet samimiyet başka bir mesuliyet getirir ancak hayatları boyu hiçbir mesuliyetlerine emek etmemiş kimselerin arada kürke bürünüp, taç giymiş olmaları da talihin bir cilvesi olmalıdır. Yoksa hayatın bir rengi eksik kalırdı. Belki bizim talihsizliğimiz hep bu rengin fazlaca etrafa sinmiş bir şekilde olduğunu önemsememiş olmamızdan ileri geliyor.
Not 13: Umut fakirin ekmeğidir. Eğer bir fakire ekmek veremiyorsan, ona umut ver..
Not 14: Özellikle genç beyinlere sokulmuş olduğu için sökülüp atılması imkansız ölü fikirlerle kirletilmiş bir kafaya sahip olmaktansa, hiçbir şey bilmemek daha iyidir. Cahil adam, en azından, fırsatını bulursa, öğrenme imkanını koruyan kişidir. Cahilin bozulmamış bir ‘sağduyusu’ vardır ki bu, genellikle yetersiz olduğunun bilinciyle birleştiğinde birtakım budalalıklar yapmasına engel olur. Buna karşılık, yarım-öğrenimden geçmiş adamın kafası hemen her zaman bozulmuş olur; bildiğini sandığı şeyler öyle bir yeterlilik duygusu verir ki, ne olursa olsun her şey hakkında konuşabileceğini sanır, yerli yersiz konuşur, hem de yetersizliği oranında rahat yapar bunu.
Not 15: Eğlenmek, iyi vakit geçirmek, gece gündüz çalışarak elde ettikleri maddi imkanlarını fiziki ve zihinsel konfor satın almaya harcayan, bununla her türlü endişeyi kapılarının dışında tutmaya çalışıyorlar. Elde ettikleri en büyük konfor çılgınca tüketebilmektir. Tüketebilmek için üreten, üretebilmek için kendilerini de, hayatlarını da, yeryüzünün kaynaklarını da tüketen kalabalıklar... Kendi açlığına tapan, tüketim tanrısına kendi hayatını kurban eden bir insanlık... O açlık doymak bilmez bir açlık, tükenmez heveslerin haddi hududu olmayan obezliği...
Not 16: Endişelerin yok sayıldığı, anlam arayışlarının kahırlı, insanca merakların yorucu bulunduğu, temel gayesi heveslerin tatmini olan bir dünyanın taç tane mutlu insanı var peki? Hevesler yorulunca, ışıklar sönünce, eğlence bitince kaç insan sürur içinde kendi hayatına geri dönebiliyor bu dünyada? Daha fazla eğlenebilmek, daha fazla tatmin olabilmek, daha fazla konfora sahip olabilmek ve daha fazla tüketebilmek için kurduğumuz bu dünya, günden güne bizi de o öğütmedi mi, öğütmüyor mu içinde? Biz çılgınca tüketirken tükenen ne? Hayat ve insan ve anlam değil mi tükenen, her şeyden önce?
Not 17: Kendi içine bakmaya cesareti olmayan herkesin yaşamı bulanıktır.
Not 18: Dinamizmin olmadığı yerde çürüme kaçınılmazdır.
Not 19: Biri kalbimizi bir tornavidayla kurcalamaz artık bizim. Büyük bir kaybedişle kaybettik o ihtimali. Doğru kabloları doğru kablolarla birleştirip yüzümüze bir parlaklık, sinemize bir ferahlama gelmesini umamayız artık. Fazla yaşadık çünkü biz. Bir ömrün çekirdeğini doldurmayacak kadar sahte olsa da birkaç ömre yetecek kadar hızla yaşadık. Her şeyi kaçırdık. İlk olarak aklımızı... Bir sarayda yaşıyor olmasına rağmen zindan sandık orayı ve kaçırdık onu. Gerisi kendiliğinden geldi.
Not 20: Her şeyin yüzeyde, kabukta, ciltte, görünüşte olduğunu vaz eden bir sıradanlık peygamberi inmiş yeryüzüne sanki ve biz de onun havarileriyiz gibiyiz.
Not 21: Size dert anlatılmaz. Size masal bile anlatılmaz aslına bakarsanız. Çünkü Kaf Dağı’nın ardındaki prensesin güzelliğine takılıp gidersiniz siz. Gözlerindeki buğuya, yanaklarındaki çillere, saçlarının altın rengine asılı kalırsınız. Hatta belki aranızdan çok azınız, ama gerçekten çok azınız bu prenses için Kaf Dağı’nın ardına geçmeyi murat etmiş ve bu uğurda hayatını kaybeden prenslere bir anlığına üzülüp “yazık olmuş” dersiniz. Fakat hiçbiriniz, bir prensesin içinde çoktan ölmüş o prensesin varlığından haberdar olmak istemezsiniz. Böyle şeyler size göre değildir. Seyri acıklı da olsa mutlu sonlar istersiniz hep. Mutlu son varmış ve olabilirmiş gibi sanki.
Not 22: Güneşli, güzel günlerin peşine düşüp baharın gelmesini beklemektir itiyadınız. Siz iyice tasarlanmış buketler, insanı mutluluktan deliye döndürecek incecik yaz yağmurları, her detayı düşünülmüş telaşsız uzun yemekler ve muhteşem sonlar peşindesiniz. Seyri acıklı da olsa mutlu sonlar istersiniz hep. Mutlu son varmış ve olabilirmiş gibi sanki. Size dert anlatılmaz.
Not 23: Mutlu son varmış ve olabilirmiş gibi sanki. Oysa mutlu son yok. Hikayenin sonunda herkes ölüyor. Filmin sonunda büyük bir patlamayla şehirler yerle bir oluyor. Çünkü zaten mutluluk yok ama bunu size anlatmanın bir yolu da yok. Hem zaten, kendime de anlatamıyorum artık bunu. Her seferinde mutluluk varmış, ona dokunabilirmişim, dokunaklı bir roman kahramanı haline gelebilirmişim gibi hissediyorum. Eskiden oturup beklerdim mutluluğum geçsin diye. Şimdi onu bile yapmıyorum. O büyük mutluluk yalanının, şu yalan dünyanın ritmine ayak uydurmaya çabalarken buluyorum kendimi uzun süredir. Ve yalan yok. Sıkıntımın biraz olsun hafiflediğini hissetmek iyi geliyor.
Not 24: Cumhuriyet, mutlak monarşiden kesinlikle farklı değildir: çünkü kralın ya da halkın monark olmasının bir önemi yoktur, her ikisi de “majeste”dir.
Biricik ve Mülkiyeti, Max Stierner
Not 25: Bazı meseleler çözümsüz kalmalı. Her şeyi çözme hevesi nasıl bir hırstır..
Not 26: Demokrasi, içindeki insanların oyuncu değil izleyici olduğu bir sistemdir.
Not 27: Entelektüellerin ve bilgelerin binlerce yıldır süregelen görevi insanları pasif itaatkar cahil ve güdümlü hale getirmektir.
Not 28: Toplumun genelinin neler döndüğünden haberi yoktur, hatta haberi olmadığından dahi haberi yoktur.
Not 29; Hiyerarşi ve baskının temel başarısı, insan yerine konmayanları, bunun doğal olduğuna inandırmalarıdır. Her türlü otorite ve hiyerarşi sorgulanmalı ve bunların meşruiyeti ispatlanmalıdır.. Meşruiyetini ispatlayamayan her türlü otorite gayrimeşrudur ve devrilmelidir.
Not 30: Barış savaşa tercih edilir ama bu mutlak bir değer değildir. Eğer Hitler dünyayı fethetmiş olsaydı barış olurdu ama bu bizim görmek istediğimiz türden bir barış olmazdı.
Not 31: Yaşamak, havanda su dövmektir; yaşamak, kendi kendini yakıp kavurmak ve yine de ısınamamaktır.
Not 32: Seçim vaatlerinde yüzü üreten insanlara dönük tek bir siyasi bile yok. Herkesin vaadi üretenin hasbelkader ürettiğini hep devletten bir şey almaya alışmış başka birilerine bol keseden dağıtmak. Siyasi elit en başta kendi bindiği dalı kesiyor. Üretim olmazsa dağıtacak şey de olmaz.
Not 33: Mutlaka kaçırdığım bir şey var ancak bu uçak gemisi sevdasını hiç anlamıyorum. Bizim gibi bir ülke için gömdüğün paranın karşılığında ne aldığın benim için net değil. O parayı bir stratejik güç çarpanı olarak harcayabileceğimiz o kadar sivil alan var ki.
Not 34: Bir probleme çözüm bulunamıyorsa o muhtemelen çözülmesi gereken bir problem değildir. Kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Gerçeklerle yüzleşebilmek ise en büyük erdemdir.
Not 35: Karaborsa fiyatından araba almaya razı bir kesim olmasa hiç kimse gidip nakit sermayesini oraya bağlamaz. 1 milyon TL'ye satılan daha üretilmemiş C segmenti araba için millet sıraya girerse, satıcı zam yapmayıp ne yapacak? Fiyatı arz‐talep belirler. Hiç kimse 4‐5 ay araba almasın. Bakalım fiyatlar nereye gidiyor bir görelim. Yeni bir çiftlik bank modeli oluşmuş durumda. Sisteme yeni üye katılımı durduğu anda domino taşlarının hepsi çökecek.
Not 36: Sinirliyken asla cevap verme, mutluyken asla söz verme, üzgünken asla karar verme..
Not 37: İnsanların gerçek yüzünü ancak istediklerini elde edemedikleri zaman görürsünüz.
Not 38: Basın yayın organlarına veya sosyal medyaya bakmasanız sokağa çıktığınızda 1 ay sonra genel seçim olacağını fark etmek neredeyse imkansız. Partilerin aktif bir propaganda çalışması yok, miting programı yok. Büyükşehirlerde bile durum böyle. Tarihin en sönük seçim dönemi herhalde.
Not 39: İmamoğlu, uğradığı bütün engellemelere rağmen hem Erdoğan'ın 15.4 katı metro yapmış, hem de İBB'nin borcunu 1 milyar $ azaltmış.
Nasıl başarmış bunu?
Tarikat ve cemaatlerin İBB'ye bağlı hortumlarını kesip, halkın parasını İstanbul'a harcayarak.
Not 40: Kararsızım = AK PARTİ
Oy kullanmayacağım =AK PARTİ
Barajı geçemeyecek partiye oy vereceğim = AK PARTİ
Sen aslında AK Partilisin, kabul et!..
Not 41: Farkına varılmayan şey şu!
AK Parti yönetemediği ülkeyi tekrar yönetmek için Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatlerini kullanarak bile başarısız olduğunun farkında!
Bu sebeple Muharrem İnce’yi kullanarak Ana Akım Medya da sürekli çıkartarak Kemal Bey’i aynı bahçenin seçmenini bölmeye çalışarak yapıyor!
Muharrem İnce son silahı!
Not 42: AK Partili Bahçelievler Belediyesi’nin doğal afet, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen olayların ortaya çıkması durumunda kullanılması gereken pazarlık usulüyle düzenlediği ihalede çok acil Serdar Ortaç konserine 948 bin TL harcanmış.
Not 43: Muharrem İnce’ye dünkü Babala Tv yayınında ‘füzyon, nanoteknoloji, uzay madenciliği diyorsunuz, bunları yapacak ekibiniz var mı?’ sorusu sorulmuş.
Muharrem İnce de, ‘Ekibim yok ama Interstellar'ı 4 kez izledim, hallederiz’ cevabını vermiş.
Not 44: 21 yıl sonra, insanları evlenebilmek için krediye muhtaç edenler, bunu da bir seçim ikramı gibi sunabilmeleri bu halk için cidden acıdır acı…
Not 45: Onurlu insanlar istenmedikleri yerde durmazlar.
Not 46: Fazla kanat; uçmaya garanti vermez. Kanatların uyumundan söz edilir. Konfüçyüs’ün bize farklı bir sözü olacak 2 bin 500 yıl önceden… İki kuş al, ayaklarından birbirine bağla, 4 kanat eder ancak uçamaz, çakılır. Kuşları, kanat mesafesinde aynı hedefe yönlendirmeye bakın…
Not 47: ...
Sen yalnız, en az benim kadar yalnız olsaydın
Derdim ki salla kuzum n'apacaksın kalabalığı
Atla atımın terkisine güneye doğru gidelim
Lakin!
Senin başın kalabalık
Benim atım yaşlı
Babam koah
Bana güvenip yola mı çıkılır hiç
Beni s***r et
Sana yazık
Kederle Bakan Kediler
Not 48: Yarın semavi bahçeye girmeyi ümit ederken, buradaki yeşil bahçeye hürmette kusur etmeyin. Sebepsiz yere küçük bir ot parçasını dahi koparmayın!
O, istifade etmeniz için Allah’ın topraktan bitirdiği bir ayettir.
Not 49: Hayat nasıl bir didişmedir. Günler nasıl bir değirmende döner. Yalnızlık nasıl bir uğultudur. Nasıl döner geriye dilimizin ucuna kadar gelen kelimeler. Nasıl çınlar kulaklar bu suskunluklar çağında. Nasıl kaçılır bu saklambaçtan. Aranan taze kan nasıl bulunur. Nasıl çağırılır göçmen kuşlar geriye. Nasıl göç edilir kara kıştan bahara. Sevdalar nasıl saklanır geleceğe. Nasıl silinir acının kara çiçekleri naif gergeflerden. Nasıl bir çalkalanmaktır yaşamak. Nasıl bir karmaşadır insan.
Not 50: "Bir anlayan olsa anlatırdık gözyaşını da
Hem o zaman gözyaşı bile kınanırdı
Hüzün de kınanırdı, yalnızlık da
Ama çoğumuz bunları yazdı
Şiirde, romanda, öyküde yazdı
Örneğin bir roman güzelse biraz
O roman baştan sona bakımsızdı.
Ve her şey
Bir yudum su içip başını yastığa koyan bir hasta gibi kaldı." E. C.
Not 51: İktidara kim gelirse gelsin, mevcut politikalar ile ekonomide çıkış yolu kapalıdır. Eğer çıkış istiyorsak;
*Planlama ve bir istikrar programı yapılmalıdır.
*Devlet-piyasa optimum dengesini sağlanmalıdır.
*Ekonomi, finans tuzağından ve finansçıların tekelinden çıkarılmalıdır.
*Ekonomi yönetimi iktisatçılara verilmelidir.
*Millî dış politika uygulanmalıdır
Not 52: Milletvekilliği birinci sıra adaylığı için 10 milyon TL gibi rakamlar ödendiği öne sürülüyor.
Not 53: Güney Kore hükümeti, gençlerin dışarı çıkıp sosyalleşmesi için aylık 490 dolar harçlık verme kararı almış.
Not 54: Goebbels der ki:
Asla kabahat ve suç üstlenmeyin.
Hatalı olduğunuzu ya da yanlış yaptığınızı asla kabul etmeyin.
Not 55: Merkez Bankası geçen cuma günü TL mevduat oranında tahsis tesis yükümlülüğü oranını yüzde 60’a yükseltmiş, TL mevduat dönüşüm oranı hedeflemesini geri getirmişti.
Zaten kredi vermekte iştahsız olan bankalar şimdi ihtiyaç kredilerinde 70 bin TL, ev kredilerinde ise 250 bin TL sınırını geçmiyor…
Not 56: Pire için yorgan yakmayın.
Ama pireli yorganda da yatmayın.
Pire ilacı kullanın, pireler gitsin, yorgan kalsın.
Piresiz yorganda yatın.
Daha iyi değil mi?
Not 57: Çalışarak bu kadar fakir olunmaz.
Not 58: Halka bir hedefe ulaşmak için geçici bir süre kemer sıkalım diyebilirsiniz. Ama otomobile %200 vergi koyup kedine maybach filosu kuramazsın, bir sürü özel uçak alıp başka ülkelerin bakanlarına geçerken seni bırakayım diye hovardalık yapamazsın.
Not 59: Beğenmeyen gider, beğenen gelir ama dünya ve ülkemizdeki gelir adaletsizliği had safhada. İnsanoğlu, yönetici elitler ve dünyalılar buna çözüm üretmeli. İnsanoğlu bencil ve dünya biz gelmeden tapulanmış.
Not 60: Tavuk eti üretimi geçen seneye göre yüzde 2,1 düşmüş. Ancak nüfus artmaya devam ediyor. Kıyma ve soğandan sonra sıra tavuk konuşmaya da gelecek.
Not 61: Amerikalıların %39’u aylık ev taksitini, vergiyi, gaz, su elektrik faturasını ödeyebilmek için yemek yemeyip, öğün atlamış %61 için en büyük stres kaynağı; geçim sıkıntısı. Öğün atlama alt gruplarında Z kuşağının %37’si Y kuşağının %44’ü aylık ödemeleri denkleştirmek için yemekten kısmış.
Not 62: Yazmanın yerine alabilecek tek bir eylem dahi yok.
Modern zamanda düşünmeye vakti olan insan bulmak zor. Ama yazmak ile düşünmenin birlikte gerçekleşmesi bir taşla iki kuş vurmak gibi.
Bu sebeple ister buraya ister defterinize ya da bilgisayarınıza, bir yerlere yazmalı.
Not 63: Ev, benliğin oluştuğu bir yerdir. Bachelard, ‘Mekânın Poetikası‘nda “Ev, insan yaşamında kazanılmış şeylerin korunmasını sağlar, bunları sürekli kılar. Ev olmasaydı, insan dağılıp giderdi” diye yazmıştı. Eğer çocukken zihnimizde şekillenmeye başlayan o yuva kurulamamışsa, hep bir sürgündeyizdir, eve dönüşün yolunu arayan.
Not 64: 2018 seçimlerinde AK Parti’ye 7 bin 329 kişi başvurmuştu, 2023 seçimlerinde ise 6 bin 25 aday adayında kaldı! Oran olarak yüzde 18 uzaklaşmaya tekabüle ediyor.
CHP cenahında bir önceki seçimde 2000 aday Meclis için başvurmuşken 2023’te aday adayı akınına uğradı. Yüzde 75 artış ile 3 bin 500’e yükseldi!
Oransal artış kulvarında birincilik HDP-Yeşil-Sol Parti’de… 2018’e oranla 2023’te tam yüzde 86 milletvekili başvuru artışı var.
İktidarın “sorumluluk” almamış ortağı MHP’de de işler pek parlak değil. 2018 ve 2023 seçimleri için hemen hemen aynı sayıda vekil adayı kapılarını çalmış. Önceki seçimde bin 815 iken bu yıl bin 894’e yükselmiş.
İktidar cenahında var olan gerileme hem anketlerde hem de partilere olan yönelmede kendini gösteriyor. Bu olgu parti sözcülerinde “agresyon” yaratıyor. Kaybetmenin verdiği gerginlik, söylemi etkiliyor. O söylem de kaybetmeye bir adım daha yaklaştırıyor. Seçimlerde hangi parti Meclis’te kaç vekil kazanacak belli değil. Ancak belli olan bir şey var:
-Gidiyor, erimekte olan!