Halkın %80'i temmuz ayında maaşlara zam yapılınca zenginleşeceğini sanıyor. O temmuz ve ocak zamları yıllardır yapılıyor. Beklenen zenginleşme bir türlü gerçekleşmedi nedense. Tam tersi giderek fakirleşme var. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek aptallara mahsustur.

Daha zamlı maaşlar hesaplara yatmadan a'dan z'ye herşeye yeni bir zam dalgası yaşanacak. Sıfıra sıfır elde var sıfır olacak. 
Paranın değerini devlet belirlemez. 
TCMB de belirlemez. 
ÜRETİM belirler. 
ÜRETİM artmadan yapılacak bütün maaş zamları = ENFLASYON. 
Bu kadar AÇIK & NET.

Yetişkin nüfusun 
1/3'ü emekli
1/3'ü çalışıyor
1/3'ü öğrenci veya çalışmıyor.
Bu tablo bu şekilde devam ettikçe ne cari açık ne de enflasyon düşer. Muazzam bir atıl işgücü var.. İşte bundan dolayı ben ufukta sert bir faiz artışı falan öngörmüyorum.

Batılı ülkeler enflasyonla faiz artırarak mücadele ediyor fakat bu ülkelerde işsizlik TR'ye göre çok düşük. Bu kadar gevşek para politikasına rağmen 4 kişiden 1'i işsiz. Bir de para politikasını sıksanız işsizlik alıp başını gidecek. TR'nin faiz artırma gibi bir lüksü yok.

Türkiye retimi artırarak enflasyonu düşürmek zorunda. Önünde başka hiçbir seçenek yok. Tüketiciyi değil üreticiyi destekleyen politikalar hayata geçmek zorunda. Kırsal kesimde yaşayan ve üretim yapan nüfusa teşvikler mutlaka artırılmalı. Şehirlerde yaşamak ve şehre göç caydırılmalı.

Yani ezber bozalım mı? Büyük şehirlerde kiralar ve ev fiyatları daha da artmalı ki insanlar kentten kırsala göç etsin. Tekrar üretken hala gelsin. Enflasyon ancak ve ancak böyle düşer. Az talep çok üretim. Yani ALINTERİ. Bu kadar basit

Beni kınayan ya da fırsat buldukça “İyi şeylere odaklanmak lazım Azizim…” havasında tavsiyede bulunanların, bu sıralar ne yüzlerini görüyorum ne seslerini duyuyorum.

Ekonomi bir günde çökmeyeceği gibi bir günde de ayağa kalkmaz.
Kimse mucize beklemesin.
Çözümde istikrarlı bir yönetimin varlığı ekonomi yönetiminin elini güçlendiren bir unsur olsa da, yıllanmışlığın getirdiği kronik sorunların çözülemeyeceğine olan kanaat ise tam tersi bir etki yapıyor.
Ben Türkiye’nin geleceğini çok parlak görüyorum.
Ülkemizi ayağa kaldırmak için hep birlikte hareket etmekten başka çare yok.
Bu köşeden her zaman yaptığım gibi yine kendi zaviyemden birlik ve beraberlik noktasında ortak fayda için önerilerimi sunacağım.

Başlayalım:
Her koşulda parasal sıkılaşma olacak.
Yeni Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan bile bunun aslında bir nevi güvencesi noktasında bir atama oldu.
Ama Şahap Kavcıoğlu’nun BDDK’ya atanması, bankaların piyasayı fonlama konusunda ikili ilişkiler noktasında harekete geçirileceğini gösteriyor.
Zira Şahap Bey’in bankacılar ile birebir geliştirdiği ilişkiler ve diyaloglar Merkez Bankası başkanlığı döneminde çok konuşulmuştu.
Ama esas sorun, yetersiz dolar rezervi ve buna yönlenmeye hazır 100 milyar dolardan fazla KKM hesapları…
Kur Korumalı Mevduat hesaplarının büyüklüğü göz önünde bulundurulunca parasal sıkılaşma için geri durulamayacağı gerçeği…
Buna gerçeğe rağmen istihdam oranları konusunda istenilen noktaya gelinmemiş olması çözüm için yatırımların bir anda kesilmesini önleyecek tedbirlere sarılmasını zorunlu kılıyor.

Asgari ücretin Temmuz döneminde tekrar belirlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın çağrısını fırsat bilerek ve Meclis’in 15 Temmuz’a kadar çalışacağı takvimi düşünerek bu kısa zamanda yapılacak en anlamlı adımın il ya da bölge bazlı asgari ücret farklılaşmasına gitmek olduğunu söyleyebilirim.
Seçim sonuçlarından da anlaşılacağı gibi büyükşehirlerde yaşamın zorluğu, asgari ücretli geçimi imkânsız hâle getiriyor.
Büyükşehirlerde yaşayanlar, bunu aşabilmek adına bekâr evlerinde çalışanların bir araya geldiği bir konsepte doğru dönmeye başladı.
Hatta evlilerde geniş aile ile yaşam kültürüne dönenlerin sayısı giderek artmaya başladı.

Reform ihtiyaçlarının Avrupai nitelikte olmasını sağlamak, bütçe yüklerini artırabilirken bunun gibi yerli çözümlere odaklanmak bir taşla birden çok kuş vurmanın yolunu açabilir.
Vaktin dar olduğu dönemlerde etkin reformlara ihtiyaç olduğu ortada…
Sadece faiz artırmak çözüm olmaz.

Tesettür:

Müslüman bir çift yan yana yürüyor. Erkek şortlu (dizine kadar, fıkhî ölçülere uygun), üstünde -vücudu sergileyen- daracık, renkli bir tişört veya slim atlet. Yanındaki kadıncağız ise baştan aşağı kapalı, hatta İslâm'a göre kapatılması tercihe bırakılmış uzuvları da örtülü..

Yahu İslâm'ın tesettür emri sadece kadına mı geldi? Kadıncağızlar, bazen emredilenin de fazlasını örterken, erkeklerin bu rahatlığı nerden kaynaklanıyor? Erkekler için, "diz kapağıyla göbek arasını" kapatmak yetiyor mu?

Erkekler, vücutlarını böyle sergilemek hakkına sahipler mi? Yabancı kadınlar, bu şekilde ortaya dökülen Müslüman erkeklere rahatça bakabiliyor mu? Erkekler, nefislerini nasıl kontrol ediyor?

Klâsik fıkıh kitaplarımızda cevaplarını bulamadığım, ama aklımdan da çıkmayan sorular.

Son söz: Allah kendisine sığınan bir kalbi hayal kırıklığına uğratmaz.

Not 1: Bakan yardımcılığı konusunda özellikle eski vekillere ağırlık verileceği de kaydediliyor. İktidar olmak böyle bir şey. Kapsayıcı olabiliyorsun. O olmadı bu oh mis.

Not 2: İrade, kötürüm ama gözleri gören birini, omuzlarında taşıyan bir kör gibidir.

Varolmanın Acısı, Schopenhauer

Not 3: Bir yaprak gönder bana, 
bir koruluktan koparılmış olsun, 
hiç değilse evinden yarım saat öteden. 
Sen oraya dek yürür güçlenirsin, 
bense kalkar teşekkür ederim sana 
o güzel yaprak için.

Bertolt Brecht

Not 4: Herakleitos, varlığın boş bir kurgu olduğu konusunda, sonsuza dek haklı kalacaktır.

Putların Alacakaranlığı, Nietzsche

Not 5: İnsanın kendi düşünme yeteneğini, inanç ihtiyacının emrine vermesi, o insanın kendini zihinsel açıdan hadım etmesi demektir.

Not 6: TÜİK: ATIL İŞGÜCÜ ORANI (GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK) NİSAN’DA %23,8 OLDU, ÖNCEKİ %21,1.
İşte bundan diyorum ki işsizlik bu kadar yüksekken hiçkimse piyasa faizini etkileyecek bir faiz artışı kesinlikle beklemesin çünkü gelmeyecek.

Not 7: Bu devlet götünü 10 yıl toparlayamacak. Köyler bomboş. Olanlarda ekip biçemiyor, yaşlı.  Her geçen gün çifçi sayısı azalıyor. Hayvancılık keza öyle. 250 bin çifçi akıl var mantık var 85 milyonu nasıl doyuracak?

Not 8: Türkiye'nin çıkmazı herkese üniversite diploması vererek nitelikli olacağını zannetmek paradan 6 sıfır atarak paranın degerlenecegini zannetmek asgari ücrete zam yaparak alım gücünün artacağını zannetmek daha doğrusu yanilgi.

Not 9: İhracatın ithalatını geçmek zorunda. Bu da, teknoloji de dahil her alanda üretimi arttırmak ve pazar oluşturmakla olur. İhracatı arttırmak için sadece döviz kurunun yüksek olmasından medet umarsan, enflasyonun önünü alamazsın ve olan yine sadece halka olur!

Not 10: O kadar satılan arabayı kim alıyor diye merak ediyorduk. SMA hastasının annesi toplanan bağışla galeri açmış. Şaşırdık mı? Tabi ki hayır..

Not 11: “Zaman hancı, bulut yolcu/Şimdi gitti en son yolcu” devamını dinleyemedi, kapattı. Kahvenin kokusunu bir daha çekti içine. Denizin kabaran yüzünü, dalgaların seyrini, kayalıklara vurup vurup dönen dalgaların her defasında elinin boşa çıkışını düşündü. Bir de kayalıkların yüzünü… Elini kalbine götürdü, kayalıklar gibi miydi, hayır, kendine haksızlık edemezdi.

Not 12: “Şâdî-i mahabbet de bizim gam da bizimdir / Mecrûh-ı diliz yâre de merhem de bizimdir” diyordu Nâilî. Hem mecruh düştü hem düşürdü. Şimdi merhem kimdeydi? Kim kime merhem olacaktı? Kahvenin kokusu gidiyor, acısı kalıyordu. Tortulaşan sözler… İçinde birikiyordu her şey. İlk kez değildi ama bu sefer çözülemeyen bir muammanın insanı deli eden sırrına takılmıştı. Söz üstüne söz, düğüm üstüne düğümdü. Çözülmesi ne mümkün!

Not 13: Ben sevilmenin galibiyet olduğunu sandım, kandım, yenildim. Sevilmek de olsa sözün yükünü düşündü. Fazlasıyla yükü vardı. Yüzündeki masumiyetin rengini kaybetmemek istiyordu. Kalbini yokladı, elini yüzüne dokundurdu. Sevilmek galibiyetinin şimdi onulmaz bir yaraya dönüşeceğini düşündü. Sevilmek de benim imtihanım, dedi. Keşke mağlubiyetin hüznü çökseydi, keşke… İçinden çıkamadığı bir hâl.

Not 14: Su böyle işte ve değil başka türlü..

Not 15: Hükümetin sosyal harcamalarının cılkı çıkmış durumda evde kalmış kızlara bile hasta sakat olmadıkları hâlde, siddin sene önce ölmüş memur babalarının maaşı verilir+belediyeler halk ekmekten tutun da her şeyi ucuz.. kim neden çalışsın? zaten süresiz nafaka rezilliğini tartışan yok.

Not 16: PSİKOLOJİK GERÇEKLER;

- İyi yalancılar, diğer yalancıları daha iyi tespit edebilir.
- Araştırmalara göre birden fazla yastıkla uyuyan insanlar genellikle yalnız ve depresiftir.
- Zeki insanlar genelde çatışmalardan uzak durur.

Not 17: “Kimi başında taçla doğar, kimi elinde kılıçla..Ben kalemle doğmuşum. İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım..” (Cemil Meriç)

Not 18: İnsana imtihan olarak özlemek yeter. Bir şehri, bir sesi, bir nefesi..

| Cahit Zarifoğlu

Not 19: "Kadınlardaki bozulma"yı rahatça konuşan Müslüman erkekleri, "Müslüman erkeklerdeki gevşekliği" konuşurken de duymak istiyorum.

| Taha Kılınç

Not 20: “Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız.” (İsmet Özel)